Üzgün ve öfkelilere bak sen

Haberin Devamı

İSVEÇ Dışişleri Bakanı Margot Wallström, Alyan’ın kıyıya vurmuş cansız bedenini görünce ne hissettiğini şu sözcüklerle tarif etmiş: “Üzgün ve öfkeliyim.”
Üzüntü hissi, canlı yayında gözlerinden akan yaş olarak taşıyor içinden. Öfkesinin muhatabı ise Esad. Onun cani suratına patlayarak kendini dışavuruyor kabaran öfkesi.


* * *


İngiliz Başbakanı Cameron da bu trajik manzara karşısında aynı üzüntü ve öfkeyi duyuyor.
Üzüntüsü, mültecilere karşı katı ve kalpsiz politikalarını yumuşatma vaadi olarak tezahür ediyor. Merhamete geliyor yani...
The Independent’in insaniyete davet eden manşetlerine nihayet kulak verme emareleri gösteriyor. Ama henüz net bir cevap verdiği yok, düşünme değerlendirme aşamasında.
Öfkesinin yansıması ise Esad’a yönelen derin bir hiddet. “Tek suçlusu Esad’dır” diyor.


* * *

Haberin Devamı


Almanya Şansölyesi Merkel, yaklaşan felaketin boyutlarına görece erken uyananlardan. Önümüzdeki 10 yıla, aralarında tercihen ‘kaçak göçmen krizi’ dedikleri mülteci furyasının damga vuracağını görenlerden.
Avrupalı meslektaşlarını uyarırken, duyarlılığa çağırırken yakalandı Aylan’ın fotoğrafına. Haklılığının kanıtı oldu. Henüz harekete geçmemiş üzüntüsü ve öfkesi, ölü bir çocuk bedeninde dile geldi...


* * *


Fransa Cumhurbaşkanı Hollande da üzüntülü ve öfkeli. Cumhurbaşkanı Erdoğan’la telefon konuşmasında terennüm etmiş bu hislerini. Üzüntüsünü hafifletmek için, Türkiye’nin mülteci yükünü paylaşmaya başlamaktan dahi söz etmiş. Öfkesinin adresi ise Esad yine...


* * *


Bütün Avrupa, Suriyelileri kurtarmak için kıpırdatmadığı parmaklarını havaya kaldırmış, Esad’ı işaret ediyor.
Ülkesini küle çeviren, kapkara bir ölüm vadisine döndüren zalimlerin zalimi değil mi Esad? O dururken başka kime kanalize edeceklerdi ki öfkelerini?..
Fakat Esad, Avrupalının vicdanını rahatlatan bir öfke nesnesi aynı zamanda. Giderek dayanılmazlaşan elem, keder ve suçluluk duygusunu bastırmaya iyi geliyor ona bağırmak.
Esad yapacağını yaparken Türkiye’yi takdir ve teşvik etmekten, şükran duygularını her vesileyle dile getirmekten başka ne yaptı Avrupa?


* * *

Haberin Devamı


4 milyon Suriyeli mültecinin 2 milyonunu Türkiye barındırıyor. İngiltere’si, Almanya’sıyla Avrupa ise hâlâ kaç bin mülteci alacağını tartışıyor.
Hadi gelebilenleri kapılarından kovdular, sahillerine canlı çıkmasınlar diye botlarını batırdılar, denizin ortasında boğulmaya terk ettiler... Kamplara bir biçimde sığınanlara ne yardım gönderdiler peki? Yüz karası bir bilanço...
En kabadayı yardımı yapan Avrupa ülkesi, birkaç 10 milyonluk maddi destek sağlamış.
Dünyanın en büyük ikinci bağışçısı olmakla övünen Cameron’ın İngiltere’si mesela, 40 küsur milyon dolar vermiş.
Öngörülü ve hassas Merkel’in Almanya’sı, 11 milyon dolar kadar...
Yardıma hazır ve ahlaki sorumluluklarını yerine getirme bilincine sahip Hollande’ın Fransa’sı, 2 milyon doların altında...
Üzgün ve öfkeli Wallström’ın İsveç’i, az farkla 1 milyon doların üstü...
Sözüm ona kapılarına dayanan bu ‘kaçak göçmen krizi’ni de üçer-beşer binini seçip alarak çözecekler. Ama üç binini mi, beş binini mi içeri alacaklarına karar vermekte zorlanıyorlar.
Tek başına Türkiye’nin mültecilere harcadığı para 6 milyar doları bulmuşken, kapılarını her sığınana sonuna kadar açmışken üstelik...


* * *

Haberin Devamı


‘İnsanlığın vicdanı vurdu kıyıya’ deniyor. Fakat hale bakılırsa öfkemiz de kıyıya vurdu. Sağanak şeklinde Esad’a öfke yağdırmak, soluduğu havaya nefret partikülleri saçmak için biraz geç değil mi? Öfkemizi, çocuk cesetlerine ağıt yakarak mı tatmin edecektik?
CNN International, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Suçlu kim” diye sormuş. O da “Ben doğrusu tüm Batı dünyasını bu konuda suçlu buluyorum” demiş.
Doğrusu ben de Erdoğan’ı haklı buluyorum.
Suriye’yi baştan başa bir toplu mezara çeviren Esad’sa, Akdeniz’i göz göre göre bir sığınmacı kabristanına çeviren de Avrupa’nın kayıtsızlığı değil midir?

Yazarın Tüm Yazıları