The Uçak’ta kim var kim yok?

TUR adlı A-330 uçağıyla Ankara’dan New York’a gidiyoruz.

Haberin Devamı

BM Genel Kurul açılışına katılacak Başbakan Davutoğlu. Kalabalık bir gazeteci heyeti refakat ediyor.
Hürriyet’ten bu kez ben davetliyim.
Yeni ne var ne yok, son havadisler nedir, asayiş berkemal mi, herkes bıraktığım yerde duruyor mu diye bakınıyorum.
Fazlası var, eksiği yok. Milletvekili danışmanlar Ali Sarıkaya, Taha Özhan ve Ertan Aydın’dan başdanışmanlar Hatem Ete ile Osman Sert’e...
Sabit kadro yerli yerinde. Üstüne genişlemiş de. Diğer müşavir ve milletvekillerinin yanı sıra Antalya Belediye Başkanı Menderes Türel’le sanatçı Özhan Eren gibi isimler de var.
Etrafı kolaçan ederken ön tarafa açılan kapı aralanıyor ve sürpriz bir isim çarpıyor gözüme. Bildiniz, MİT Müsteşarı Hakan Fidan da uçakta. Ama ön bölmede oturuyor, arka kompartımanlarda oturanların arasına karışmıyor.
MİT, kompartımantalizasyon esasına göre çalışan bir gizli teşkilat. Bölümler arasında geçişkenlik yasak olduğundan Müsteşar Bey’in tutumunu anlayışla karşılıyorum. Tedbiri elden bırakacak değildi ya! Latife latife! Fakat hangi kırmızı kaplı dosyaya bakmak için
seyahate iştirak ettiği hâlâ sırdır.
Rivayet o ki üzerindeki esrar perdesi hiçbir zaman aralanmayacak...

* * *

Haberin Devamı


Ben hazirunu süzerken Başbakan Davutoğlu, eşi Sare Hanım’la birlikte bizim bölmeye ani bir ziyaret gerçekleştiriyor. Misafirlerini selamlamak ve bayram tebriki için. Tek tek el sıkıp bayramlaşıyor. Birinci mevki yolcularından sadece iki isim eşlik ediyor bu sırada Başbakan’a. Ekonomiden sorumlu yeni Başbakan Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Maliye eski Bakanı Mehmet Şimşek. Hakan Fidan yine yok. Yüzünü göstermiyor, kompartımanından çıkmıyor. Bakan beylerin mevcudiyeti ise bir nedene bağlı. Bir haftalık
New York programında finans çevreleriyle temas ve toplantılar da planlanıyor.


* * *


Hal hatır sorma babından Başbakan’la ayaküstü konuşuyoruz. Son 24 saatte baş döndürücü bir trafik yaşamıştı. Konya’dan habersizce Diyarbakır’a geçti. Sabah Ulu Cami’de bayram namazını kıldı. Ardından Van’a uçtu, oradan da helikopterle Yüksekova’ya indi.
Dağlıca şehitlerinin silah arkadaşlarıyla bayramlaştı. Sonra da Ankara’ya döndü. Döner dönmez ise New York’a hareket...
Baştan sona gizli icra edilmişti bu operasyon, ön duyurusuz. Başbakan, en yakınlarından bile nasıl sakladığını anlatmaya başladı. Konyalılar, Konya’da geceleyeceğini sanıyormuş. Uçağa binen refakatçi ekibin çoğuna bile Diyarbakır’a gidileceği söylenmemiş. Kalkıştan sonra öğrenmişler bu hassas bilgiyi. Yüksekova’yı ise çok daha dar bir kadro, Genelkurmay Başkanı ile yakın çalışma arkadaşlarından bir-iki kişi hariç kimse bilmiyormuş. Her aşamada, sadece o aşamada görevli olanlar bilgilendirilerek yürütülmüş. Ve hep son dakikada. Diyarbakır’dan uçak havalandığında Başbakan’ın Ankara’ya yol aldığını zannediyormuş mesela uğurlayanlar. Oysa havada burnu Van’a çevrilmiş ama Van’dakilere de haber edilmemiş bu rota...
Şaşırtmacalarla dolu, beklenmedik bir günün hikâyesini bizzat kahramanının ağzından dinliyoruz böylece.


* * *

Haberin Devamı


Başbakan koridorda turunu tamamlarken ben de kaldığım yerden soyunduğum işe geri dönüyorum.
Tam kabin mevcudunu incelemeye tekrar koyuluyorum ki, Hüseyin Yayman’la göz göze geliyoruz. 7 Haziran’da AK Parti’den seçilmişti, 1 Kasım aday listelerinde ise adı yoktu. Ancak The Uçak’ta var. ‘Geçmiş olsun’ diyorum, gülümsüyor. ‘Devrik milletvekili’ olduğuna dair bir espriyle gırgıra vurarak giriyor lafa. Tavırları rahat, atlatmış gibi, mavrasını yapacak kadar hafiflemiş hatta...
Benzer durumdaki Muhsin Kızılkaya da karşıma çıkmasın mı az ötede. Mersin’den girmişti Meclis’e. Erken seçimde listeler değişti, aday gösterilmedi. Yakasında hepi topu 5 ay kalacak milletvekili rozeti. Fakat nasıl kafa buluyor; üstünden yük kalkmış, özgürlüğünü kaybedip de geri kazanmış sanki. Şamatanın büyüğü onda. Başa gelenin tadını çıkarıyor. ‘Kısa dönem askerliğinden daha kısa süren milletvekilliği’ macerasını, ‘Ben milletvekiliyken’ başlığıyla kitaplaştıracakmış. Eğlenceli olmaz mı?
Arka sıralarda makaraları koyup kaynatıyoruz biraz. Yüksek irtifalarda başka neler duydum? Onlar da bilahare.

Yazarın Tüm Yazıları