Tarık Akan'la helalleşme yazısı

HASTALIĞINI öğrenir öğrenmez ilk aklıma gelen, 2012’de Radikal’de yazdıklarım oldu.

Haberin Devamı

Geçmiş olsun, dilerim en kısa zamanda sağlığına kavuşur.

 

12 Eylül darbecileri yargılanmaya başladığında “Tarık Akan niye orada değil” diye sormuştum.

 

Ankara Adliyesi’nin önü, panayır yeriydi. Herkes oradaydı.

 

Ama sinemacılardan, müzik sanatçılarından, karikatüristlerden çıt yoktu.

 

***

 

Onlar da gadre uğramıştı 12 Eylül’de. Şarkıcı mı yasaklanmamıştı, yönetmen mi sansüre uğramamıştı, karikatürist mi kalmıştı ceza korkusu yaşatılmayan?

 

Hadi, Orhan Gencebay gibi apolitik sanatçıların sessizliğini anlayalım demiştim.

 

Haberin Devamı

Ama ya siyasi duruşu olan sanatçılarımız?

 

Sanatları kadar, sağ ya da sol ideolojik görüşleriyle de gurur duyanlar neredeydi?

 

Yılmaz Güney’le sansür kurulunu nasıl atlattıklarını, ‘Yol’ filminin negatiflerini yurtdışına bin bir macerayla nasıl kaçırdıklarını anlata anlata bitiremeyen Tarık Akan neredeydi?

 

***

 

12 Eylül Anayasası’na ‘ret’ oyunun rengi diye ‘Mavilim mavişelim’ türküsünü bile yasaklamıştı darbeciler. İçinde ‘mavi’ geçen diğer şarkıları da.

 

‘Mavilim mavişelim’ türküsü geçen karikatürlere dahi tahammül gösterilmemişti. Dergiler mi kapatılmamıştı, çizerler mi tutuklanmamıştı.

 

Darbe mağduru karikatüristler yine de hazır bulunmamıştı adliye bahçesindeki gösteride.

 

Yasaklı sinemacılar, sanatçılar, karikatüristler! Sansürcübaşı Kenan Evren yargılanırken tepkisizlerdi.

 

Haberin Devamı

12 Eylül zulmünün kaç filmi çekilmiş, kaç sanatçı Deniz Gezmiş üzerinden kariyer yapmış, kaç sergilik karikatürü çıkmıştı Evren’in oysa...

 

***

 

Ettiğim bu bir araba dolusu lafı revize ediyorum.

 

Büyük çoğunluğu 15 Temmuz direnişinde bu eksiği telafi etti, neredeyse hepsi oradaydı, geçmiş tutukluklarını affettirdiler.

 

Yalan yok, Tarık Akan neden Yenikapı mitinginde görünmedi diye düşünmedim değil.

 

Fakat amansız bir hastalıkla cebelleşiyormuş o esnada, üzüldüm...

 

Kendisi ve diğer muhataplardan gelen cevaplar üzerine ikinci bir yazı kaleme almıştım Radikal’de.

 

“Darbe riyakârlarını tanıyalım, tanıtalım” başlığını taşıyordu.

 

***

 

Tarık Akan, “Benim üzerimden, benim adımı kullanarak kimlerin, ne yapmak istediğini anlamıyorum” demişti.

 

Şöyle karşılamıştım:

 

Haberin Devamı

“İşkencehaneden bahsedince mangalda kül bırakmayacaksın. Ama darbecilerin yargılandığı mahkemenin semtine bile uğramayacaksın.

 

Bir Edip Akbayram, ‘Müsait olsaydım, en önde durmaktan gurur duyardım. 12 Eylül mağduru olarak ben de müdahil olacaktım’ diyebiliyor.

 

Bir Levent Kırca (rahmetli), ‘Eğer bu darbeye karşı idiysek ve bundan dolayı canımız yanmışsa orada olup tavrımızı koymamız gerekir. Manim olmasa, ben de giderdim’ keskinliğinde konuşabiliyor.

 

Fakat Tarık Akan, meramını anlatmakta zorluk çekiyor.

 

Sen, darbenin kitabını yazıp ‘nezarette bitlenmiş’ diye ün yapacaksın, filmini çekip ‘mağdur’ olarak şöhret bulacaksın. Sanatçılar arasında adın ‘darbezede’ye çıkacak...

 

Haberin Devamı

Sonra seni mağdur eden darbecilere yargı yolu açılacak. Ama sen karşı çıkacaksın, bu davaya inanmadığını söyleyeceksin.

 

‘Darbe lideri 2 paşayı ahir ömürlerinde hâkim karşısına çıkarmak da neymiş, hiç kıymet-i harbiyesi yok, tiyatro!’ diyeceksin...”

 

***

 

Eleştirilerimin içeriği baki, polemik çıkarmak da değildi motivasyonum.

 

Ne olursa olsun istemeden acıtıcı, incitici bir dil kullandıysam hiç gocunmadan özür diliyorum.

 

Ve helalleşmeye çağırıyorum. Dünyalık kavga; merhametsizliğe, şefkatsizce açık bırakmaya değecek bir hesap değil.

 

Acil şifa dileklerimle.

Yazarın Tüm Yazıları