Siyaset başka türlü olamaz mıydı?

TAKSİM saldırısında hem İran hem de İsrail vatandaşları hayatını kaybetti.

Haberin Devamı

Başbakan Davutoğlu ile Cumhurbaşkanı Erdoğan da hem İranlı hem de İsrailli muhataplarına taziyelerini bildirdi.


‘Komşularla sıfır sorun’ yaklaşımının dış politikamıza hâkim olduğu günlerdeki gibi...


Bölgemizde ihtilaflı tarafların ikisiyle birden aynı anda iyi geçindiğimiz günlerdeki gibi...


İsrail’le de İran’la da konuşabilen yegâne aktör olmakla övündüğümüz, hemen her ihtilafın aranan arabulucusuyuz diye havamızdan geçilmeyen günlerdeki gibi...


Bizsiz İran’la nükleer program müzakerelerinin yürütülemediği, bizsiz Suriye ile İsrail’in barış görüşmelerine başlayamadığı, dahil olmadık çatışma çözümü bırakmadığımız, arasına girmedik anlaşmazlık koymadığımız günlerdeki gibi...


Bölgede barış ve istikrar sağlayıcı bir güç olarak görüldüğümüz, İslam Konferansı’nın da AB’nin de aynı anda bize güvendiği, sözümüze Rusya nezdinde de ABD nezdinde de itibar edilen günlerdeki gibi...

 


* * *

 

Haberin Devamı

‘Komşularla sıfır sorun’ siyasetini sürdürmek, sadece sizin elinizde değil.


Komşularınız geçimsizse, rahat durmuyorlarsa tek taraflı yürütmeyi başaramazsınız.


Fakat en azından herkesle aynı anda sorun yaşamamak sizin elinizde.


Aynı anda hem İran hem İsrail’le, hem ABD hem Rusya’yla iyi ilişkiler içinde olmayabilirsiniz.


Fakat hiç değilse diğerine karşı biriyle aranızı iyi tutmak sizin elinizde.


Sadece elinizde olmakla kalmıyor; 7 düveli birden karşınıza almayacak, dört cepheden saldırılara aynı anda gövdenizi açmayacaksanız, en azından bir tarafınızı kapatmak aklın emri değil mi ayrıca?


Aralarını bulamasak bile çatışan taraflardan biriyle bari kötü olmamak gibi...

 


* * *

 

Bugünlerde terör suçunu genişleterek destek ve teşviki yeniden tanımlamayı tartışıyoruz.


‘İfade özgürlüğünün arkasına saklanılarak terör propagandası yapılamaz’ diyoruz.


Terörü öven, terör örgütüne sahip çıkan, canlı bombaları kahramanlaştıran beyanlar tabii ki düşünce özgürlüğüne giremez.

Haberin Devamı


Fakat özgürlük-güvenlik dengesinde sınır yeniden belirlenecekse, vur deyince öldürmeden de belirlenemez mi?


Çizgiyi öyle bir yerden çekemez misiniz ki geride hâlâ varlığından bahsedilebilecek bir düşünce ve ifade özgürlüğü kalsın?


‘Terörle mücadele görüntüsü altında özgürlüklerle mücadele ediliyor’ dedirtmemenin bir yolu yok mu yani?


‘Yetişin, terörle mücadelenin arkasına saklanılarak burada ifade özgürlüğü boğazlanıyor’ cayırtılarına meydan vermeden yapmanın bir yolu?


Kalemle silahı bir tutmadan da teröre akademik, entelektüel, medyatik ve toplumsal desteği kesmenin bir yolu yok mudur?


Tıpkı Sur’u, Silopi’yi, Cizre’yi, İdil’i dümdüz etmeden şehir içinden teröristleri temizleme operasyonlarındaki mantık gibi...

 


* * *

 

Haberin Devamı

İngiliz başbakanlarından Thatcher’ın vaktiyle söylediği gibi “Propaganda terörün oksijenidir”.


Fakat çok isabetli bir tespit olduğu kadar, baskı ve sansürü haklılaştırıyormuş gibi manalara çekildiği, çok yanlış şekillerde kullanıldığı da oluyor.


Oysa tam da propaganda terörün oksijeni olduğu için, terör örgütlerinin en çok sevdiği propaganda malzemesini onlardan esirgemek gerekmez mi?


Özgürlükleri istismar ettiğinden çok daha fazla baskı ortamlarını istismar eder terör. Yasaklardan beslenir.


Demokratik siyasetle hak aranabilen, konuşulabilen, tartışılabilen yerde terör, varlık sebebini açıklayamaz bile.


Özgürlük ortamını boğmadan terörün havayla temasını kesmek mümkün olamaz mı öyleyse?

Haberin Devamı


Terörü bitirirken taş üstünde taş bırakmak gibi...

 


* * *

 

Dokunulmazlık krizinde, AK Parti öyle bir çıkış yolu buldu ki onu HDP’nin kendisine de götürebildi.


Kendisinin bile hiç düşünmeden elinin tersiyle itemeyeceği bir formülle HDP’ye dokunmayı teklif etti.


Düşünün; asıl hedef HDP’lilerin dokunulmazlığını kaldırmak. Fakat bunu yapma biçiminize HDP de destek vermekten kaçınamıyor.


Demek ki olabiliyor. Kırıp dökmeden, komplikasyonlara yol açmadan, yan hasarı minimize ederek, tereyağından neredeyse kıl çeker gibi de yapılabiliyor.


Tıpkı AK Parti’nin siyaset ilmiyle amel ettiği, ağır siyasi krizlere dahi ustalıkla hal çareleri bulabildiği günlerdeki gibi.

Yazarın Tüm Yazıları