Putin iyi de etrafı kötüymüş

TURKRUS.COM adlı sitede okuduğum bir makale, gözümü açtı.

Haberin Devamı

Komsomolskaya Pravda gazetesinden alınmış. Yazan, Putin’e çok yakın ve gözde bir akademisyen, St. Petersburg Sendikalar Sosyal Üniversitesi Rektörü Aleksandr Zapesotski. 


Türk düşmanı uygulamalara tepki gösteriyor. Ve bundan, Başkan’a yaranmak isteyen bürokratların işgüzarlıklarıyla gözüne girmeye çalışan medyanın sığlıklarını sorumlu tutuyor.

 

* * *

 

Bir yandan “Türk halkı dostumuzdur. Rusya’nın sorunu Türkiye’nin devletiyledir, vatandaşıyla değil” diyor...

Öbür yandan Putin...

-Sanki devletin diplomatlarıymış gibi Türkiye’den Kuban’daki tarım fuarına gelen 39 kişiye ‘persona non grata’ muamelesi çektiriyor, ‘istenmeyen kişi’ ilan ettiriyor.

-26 Türkiye vatandaşını Stavropol’de, 16’sını Kuzey Osetya’da casusluk yaparken yakalamışçasına gözaltına aldırıyor.

-Antrenman yapan artistik patinajcıları, savaş uçağını düşüren askeri pilot onlarmış gibi sınır dışı ettiriyor.

-Sivil Türk öğrencileri, hava harp okulundan değişim programıyla gelmiş askeri öğrencileri şutlar bir edayla okuldan attırıyor.

-Gezmeye gelen turistleri ‘uçağımızı niye düşürdünüz’ diye havaalanında süründürtüp içeri sokmadan geldikleri yere geri postalıyor.

-Türk müteahhitlerin burnunu sürtüyor, şirketleri için kapatma talimatı yağdırıyor.

-Türkiye’nin domatesiyle soğanına bile devlet malıymış gibi yasak koydurtuyor.

Sözde Türk halkıyla onların yöneticilerini birbirinden ayırıyordu hani!

Profesör Zapesotski, Türk halkıyla yönetimini ayrı tutan Başkan’ı, işte tek tek andığı bu çelişkilere düşürenlere verip veriştiriyor.

 

* * *

 

Haberin Devamı

1 Ocak’a doğru muhaliflerle rejim ateşkes yapmadan, Suriye’de yayılabildiği kadar yayılmak istiyor Rus ordusu.

Putin Rusya’sının bu çıldırmış gibi yapma gösterisi de ondan önce sona ermeyecek. Fakat bu arada oyalamaca icabı sahnelenen aşırılıklardan, tutarsızlıklardan sonra nasıl kıvırıp dönecekler?

Ben şöyle düşünüyordum. Putin’in migren nöbetinin tuttuğunu söyleyip bütün suçu azan migrenin üstüne atacaklar...

Migrenin nadir bir türüdür. Nöbet geçirdiği sırada zihin, şeyleri ya dev ya da cüce aynasında görmeye başlar. Kimyası değiştiği için beyni insana oyunlar oynar, gözün retinasını sirk aynalarına çevirir...

Putin’in uçak krizine verdiği tepkileri, böyle bir migren nöbetine benzetiyordum.

Yalnız, suni teneffüs gibi bir suni nöbetti tabii ki. Kendi cürmünü küçük gösterirken muhatabının fiillerini büyütmeye yarıyordu.

Sınır ihlali yapan kendi uçağıyken o uçağı düşürmeyi saldırganlık olarak yansıtabiliyordu bu taktikle.

Kara kutu başında poz verip drama kraliçeleri gibi acılı başkan rolleri kesebiliyordu...

Uluslararası hukuka göre kusur kendi tarafındayken uçağın düşürülmesini savaş nedeni sayabiliyordu...

‘Tit for tat’ hakkını kullanmayan, misliyle karşılık vermek yerine ısrarla itidale davet eden, ha bire ‘la havle’ çeken Türkiye’yken... Omuzda füze mizanseniyle Boğaz’dan geçen kendi askeri değilmiş gibi ‘makul adam’ rolünü de çalabiliyordu...

Hak doğduğu halde savaş açmayan, maceracı ve kışkırtıcı muhatabına misillemede bulunmaktan kaçınan, tahrike kapılmayıp soğukkanlılığını koruyan Rusya’ymış gibi yapabiliyordu...

 

* * *

 

Haberin Devamı

Bu yüzden migren krizini andıran dramatik canlandırmaların yapay olduğunu düşünüyordum. Aklının insana oynadığı bir oyun değildi bu. Bilerek çevrilen bir entrika, hesaplı kitaplı bir şov dizisiydi.

Ancak profesör Zapesotski’den anladığım, günün sonunda bütün bu çelişkiler, dramatizasyonlar, çarpıtmalar tuhaf bir migren krizine bağlanmayacak.

Hayır yanılmışım; “Bazı bürokratlar tuhaf şeyler yapıyor”a bağlanacak...

Profesör “Ülkemiz çok büyük. Akılsız aktivistler de, bürokratlar da, kendi PR’ını yapmak isteyenler de yeterince var” diyor.

Aranan kılıf bit pazarında bulunmuştur; ‘Putin iyi ama etrafı kötü’.

 


Bilal Erdoğan’ın haber değeri

 


EĞER Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gazeteci tarafından IŞİD gibi terör örgütlerine silah sağlamakla suçlanıyorsa...

Oğlu Bilal Erdoğan da o gazeteci için ‘Az bile, beterine müstahak, bir daha gün yüzü görmesin’ demiyor, tutuklu yargılanmasını gözü kapalı savunmuyorsa...

Söyledikleri 10 numara haber değeri taşır, dört dörtlük takdiri de hak eder.

“Dünya çapında bir hukukçu mu sanki, gazeteciler üzerinde bir otorite mi?... Cumhurbaşkanı’nın oğlu olmak dışında ne vasfı, sözünün ne kıymeti var ki gazetecilerin tutuklu yargılanması hakkındaki görüşlerini bize ballandıra ballandıra yorumluyorsun” diye soranlara söylüyorum. Görüşü niye değerli, şimdi anlatabildim mi?

Yazarın Tüm Yazıları