Gazetelerin seçimi ve tarafsızlık tiyatrosu

CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın tarafsızlık performansı hakkında bir-iki kelam ederek başlayalım. Besmele yerine geçsin.

Haberin Devamı

Kural dışı, faullü hareketleri olmaz mı, var elbette.
Meydanlara elde Kuran’la çıkması bir propaganda faulüyse, seçim zamanı meydanlara çıkmış olması da ayrı bir tarafsızlık faulüdür.
Hadi futbol jargonuyla devam edelim, ikisini de fair play’a oturtmak zor. Tarafsızlık kriterlerine uymuyor, teamüllere ve yerleşik kurallara aykırı.
Fakat aykırılık, kendi deyimiyle ‘fıtrat’ında var Cumhurbaşkanı’nın.
O, oyunun kurallarını değiştirmek istiyor. Bizse oyunu, kurallarına uyarak, onlara meydan okumadan değiştirmeye çalışmasını istiyoruz.
Bekliyoruz ki çoğunluğu ikna edip yetkiyi alana dek yeni kuralları pratiğe geçirmesin. Yeni teamüller getirmeyi, mevcutları çiğnemeden denesin...
Ortaya dürüst diyebileceğimiz bir oyun çıkmıyor o zaman da. Açmaz burada; onun da açmazı, bizim de açmazımız.


* * *

Haberin Devamı


Desturu çekmişken, kurallar ve teamüller ne kadar dürüst, ne kadar fair play’i teşvik ediyor, onu da tartışalım.
Erdoğan, ‘Bütün partilere eşit mesafedeyim’ dediğinde haklı bir tebessüm yayılıyor yüzlerimize. Çünkü en başta, uymasını istediğimiz kurallar ‘fair’ değil, dürüst ve tabii değil, bunu biliyoruz. Şeklen uyar gibi yaptığında onun için inandırıcı bulmuyoruz.
Ondan önceki hangi cumhurbaşkanı gerçekten tarafsızdı ki ayrıca, o tarafsız olmayı başarsın.
İnönü mü CHP’yle, Bayar mı DP’yle, Özal mı ANAP’la, Demirel mi DYP’yle, Sezer mi CHP’yle ya da Gül mü AK Parti’yle diğerlerine karşı eşit mesafedeydi?
Hepsi ‘miş’ gibi yapmıyor muydu, tarafsızmış gibi?...
Bu hazır-kesim kostümün içine girmekte zorlanmayanı yoktu. Eskilerin hiçbiri bu ikiyüzlülük düzeninden memnun değildi. Eşyanın tabiatına aykırıydı bir kere.
Tek farkları şu, Erdoğan bu riyakârlık düzenini sürdürmek istemiyor ve sakınıp bunu saklamıyor.
Bence de artık bir son vermeliyiz seçtiklerimizi sahtekârlığa zorlamaya. İkiyüzlülüğü teşvik eden bir sistemi daha fazla sürdüremeyiz. Buraya kadarmış.
Ancak yerine ne koyacağımız, yalnız başına Erdoğan’ın istemesiyle olacak şey değil.
Doğru düzgün bir başkanlık modeli mi, dürüst ve şeffaf bir parlamenter rejim mi? Buna sandıkta, halk çoğunluğu karar verecek.


* * *

Haberin Devamı


Besmele kısmı tamamdır, çarpılmalara karşı şerbetlendiğimize göre lafı meslek erbabına çevirebiliriz şimdi.
‘Ben tarafsız gazeteciyim, onların ne olduğu belli değil; ben tüm partilere eşit mesafedeyim, onlarsa pis yandaş’ diyen bir gazeteci ağzı var malum. Mevsimi geldi yine, car car şakıyor.
Oysaki Erdoğan tüm partilere ne kadar eşit mesafedeyse bizim ‘tarafsız’ gazeteciler de tüm partilere en fazla o kadar eşit mesafededir.
Objektiflik ve tarafsızlık, eski bir medya aldatmacası. Gizli yandaşlığın, çaktırmadan kayırmaca ve tarafgirliğin tarafsızlık çarşafına saklanmış hali.
Şeffaf, aleni yandaşlıktan bin beterdir aslında. Çünkü gözünün içine baka baka okuru kandırır.
Ne ki, tarafsızlık iddiası üzerlerinde çok fena sırıttığı halde, bazılarımız hâlâ ısrarcı tesettürlü yandaşlıkta.
Onlara diyeceğim şudur...
İngiltere’de bugün genel seçim var. Hangi gazetenin hangi partiyi desteklediğini biliyoruz. Sadece yayınlarından çıkarmıyoruz bunu. Kimin seçilmesini istediklerini açıkça deklare ettikleri için, resmen biliyoruz tarafsız olmadıklarını.
Guardian gibi gazeteler, Başbakan Cameron ve Muhafazakâr Parti’nin başını çektiği koalisyon gitsin, Miliband ve İşçi Partisi iktidara gelsin diye kampanya yapıyor. Yandan yandan, mahcubane değil çığırtkanca...
Financial Times ve Economist gibilerse muhafazakârlarla liberal demokratların işbaşındaki koalisyonunu ciro etmekte hiçbir beis görmüyorlar. Beis ne kelime, hararetle ve ilanen duyuruyorlar tercihlerini.
Taraf seçmekte, açıktan tavır koymakta hiç mahzur görmeyenler arasında The Sun gibi Murdoch gazeteleri de var. Posterimsi manşetlerle Cameron’un arkasında duruyorlar. Cazgırlıkta üstlerine yok.
Kısacası...
Sanki kendileri için oy istiyormuş gibi tuttukları tarafı ateşli bir şekilde açıklıyor, aralarında çekişiyor, kapışıyor İngiliz gazeteleri.
Ama kozlarını paylaşırken yandaşlara karşı savaşan gerçek gazeteci, eşit mesafeyi koruyan üstün insan pozlarına yatmıyor, birbirlerine rol kesmiyor, tarafsızlık taklidi yapmıyorlar.
Dürüst oyun istiyorsanız, işe önce kendinizden başlamalı, siz de dürüst oynamalısınız yani cancağızlar. Sonra başkalarından da dürüstlük beklemeye yüzünüz ve hakkınız olmaz.

Yazarın Tüm Yazıları