Bak şu askerin ettiğine

PAROLA cümleler vardır, “Hükümet ülkeyi felakete sürüklüyor” gibi. Tek başına bütün bir darbeler tarihini anlatır, ciltlerce kitabı bir satırda özetler.

Haberin Devamı

27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan ve benzeri tüm askeri müdahalelerin ortak parolasıdır çünkü.
Demokrasiye her müdahale çağrısı, bu cümleyle başlar. Darbecilerin, antidemokratik siyasetin ve siyasete sokaktan gazel okuyan devrimci güçlerin besmelesi gibidir.

***

Menderes’in suçu neydi? Onu deviren, sonra da darağacında ipe çeken cuntacıların cevabı: Ülkeyi felakete sürüklüyordu...
Nasıl yapıyordu peki bunu? Yasa çıkararak...
Onun için gelip suç aracı Meclis’i kapattılar, idareye el koydular, idareyle birlikte bütün memlekete. Sokakları, üniversiteleri ve mahkemeleriyle...
Repertuvarı zayıftır tarihin, sonrası hep tekrar. Ne zaman hükümet, Meclis’teki çoğunluğuyla yasa masa çıkarıp ülkeyi felakete sürüklemeye kalksa sokak direnişi hak oldu. Üniversiteler uyandı, yargı teyakkuza geçti ve durumdan vazife çıkaran asker, dipçiğiyle gelip hükümeti de Meclis’i de, onlarla birlikte sokağı, üniversiteyi, adliyeyi de üst üste koyarak kapattı. Anayasayı askıya alıp siyasi partileri de tatil etti bu arada...
Tertemiz, eli silahlılar ne derse o oldu. Her kafadan bir ses yerine, çoğunluk denen başıbozukluğun tantanası daha fazla sineye çekileceğine kanun ve nizam geldi memlekete.
Çoğunluk gücünün yerini namlu gücü aldı, üniformalılar tek kanun koyucu oldu. Memleket de felakete sürüklenmekten güzelce kurtuldu.

***

Seçime 3 ay kala halkı sandık yerine sokağa çağırıyor Meclis’teki muhalefet.
Parola aynı... En demokratik huylusu, en antimilitaristi “Meclis hikâye, Meclis anlamını kaybetmiştir”den açıyor ağzını.
Bu klişe gerekçenin paslanmaz çelikten kalıbını ilk kez 27 Mayıs’çılar döktürdü. Hükümeti çıkardığı yasalar ve icraatlarıyla ülkeyi gitgide bir baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürmekle suçladılar. Kalpleri halisti, bu kötü gidişata ve kardeş kavgasına bir dur demekten başka amaçları yoktu. Direniş artık hak olmuştu...
Demokrat Parti’nin Meclis grubu, 2 Ağustos 1958’de bir bildiri yayınladı.
“CHP idarecileri, Meclis ve hükümetin meşruiyetini şiddet yolu ile tahrip etmenin mümkün, hatta lazım olduğu kanaatini yaymak için çok tehlikeli bir yola girmişlerdir” şeklinde bir bildiri.
AK Parti grubu henüz benzer bir bildiri kaleme almadı. Ama alsa da fark etmezdi, girdiği yoldan dönen görülmedi çünkü. Tarihin repertuvarı zayıftır malum...
Hükümetin meşruiyetini kaybettiği, sokağa direniş hakkının doğduğu çağrıları sakız gibi çiğneniyor muhalif ağızlarda. MHP’lisi de, CHP’lisi ve HDP’lisi de ağız birliği içinde...
“Meclis’in bir anlamı kalmamıştır, Meclis hikâye, ne varsa yine sokakta var” diye çağrı tweet’i atmayanı dövecekler neredeyse o yakada.
Neden? Çünkü halktan aldığı temsil yetkisine yani sayısal çoğunluğuna güvenen, Meclis’te yasa çıkarıyor. Bilek gücüne güvenen koyacaktı ya halbuki yasayı...
Ve muhalefet, bu yasanın yanlış olduğuna halkı ikna ederek 3 ay sonraki seçimde yeni bir iktidar çoğunluğu oluşturmayı gözüne kestiremiyor.

***

İşaret fişeği gibi, bas bas bağırılıyor parola: Hükümet gene ülkeyi felakete sürüklüyor, duyduk duymayın demeyin...
Ama içeride harekete geçip kepenkleri komple kapatması gereken silahlı kuvvetler, dışarıda operasyona çıkmış, Süleyman Şah türbesini kurtarmakla meşgul. Ee, tarih bile kendini tekrardan sıkılır bazen...
Kim olsa köpürmez şimdi?

Yazarın Tüm Yazıları