Anayasa Mahkemesi de olmasaydı

AB liderleri sorduğunda, Başbakan Davutoğlu, Zaman’a kayyum atanması için ne diyebilirdi?

Haberin Devamı

Düşünün, kritik bir kavşakta randevulaşmışsınız.


Almanya Şansölyesi Merkel’le AB dönem başkanı Rutte sizden önce gelmiş, Brüksel’deki elçilik binanızda gece 3’lere kadar kalmışlar. Pide söylemişsiniz onlara, mülteci krizinden nasıl çıkacaklarına dair öneriler sunmuşsunuz.


Ertesi gün AB liderleri tekmili birden toplanmış, ağzınızdan çıkacak teklife bakıyor.


İlk kez eliniz onlarınkinden daha üstün. Hiç olmadığı kadar muhtaçlar size ve bunu saklamıyor, saklayamıyorlar bile.


Tarihi an gelmiş. AB üyeliğiniz için bastıracak, hatta o güne kadar sizi aralarına almadıkları için onları utandıracak, ağırdan aldıklarına pişman edeceksiniz.


Her şey sizden yana.


Ve siz tarihi buluşmaya giderken mahkemece bir gazeteye el konuyor.


Size kusur bulmaya yüzleri yokken, ellerine sıcak bir koz geçiyor.

Haberin Devamı


Sizi sabote etmek isteyenlerin dört elle sarılacağı bir koz.


Nasıl savuştururdunuz?

 

* * *

 

Türkiye’de basının özgür, yargının bağımsız faaliyet gösterdiğine dünyayı inandırmak gibi bir derdiniz yoksa başka.


Ama varsa dünyalı kalmak gibi bir derdiniz... Varsa medeni milletler camiasından dışlanmamak gibi, varsa demokratik toplumlar içinde saygın bir konuma oturmak gibi bir derdiniz, ‘Size ne’ diyemezsiniz.


‘İçişlerimize burnunuzu ne sokuyorsunuz, size mi kaldı, bakın kendi işinize, gidin başımızdan’ diyemezsiniz.


Baştan kovmak dışında bir çıkış bulmanız gerekir.


Başbakan onu nerede bulsa iyi...


Anayasa Mahkemesi’nin Can Dündar’la Erdem Gül kararında!


İktidarın doğrudan taraf olduğu bir davada tutuklama kararını haksız bulan Anayasa Mahkemesi’nin bağımsızlığı tartışılabilir mi?


‘İşte Anayasa Mahkemesi ne kadar bağımsızsa Zaman gazetesine kayyum tayin eden mahkeme de o kadar bağımsızdır’ dedi.


Ha, Anayasa Mahkemesi kararına eleştirilerini de esirgemedi, katılmadığı yanlarını yine sıraladı.


Kayyum atama gerekçelerini yine sayıp döktü.


‘Olay muhalif basını susturmak değil kara para aklanmasını önleme olayıdır. Yargılanan gazetecilik değil Paralel Yapı’yla irtibatlı suç eylemi iddialarıdır, casusluk isnatlarıdır, konu saptırılıyor’ diye de üstüne basa basa konuştu.

Haberin Devamı


Hem kapalı kapılar arkasında hem de kameraların önünde dili döndüğünce tezlerini anlattı.


Fakat her şeye rağmen kabul edelim ki bütün açıklamaları içinde en vurucu olanı, anlatılması en kolay olanı Anayasa Mahkemesi örneğiydi.


İktidarın yargıya hükmetmediğine, adliyeyi siyasallaştırmadığına, adaleti sopalaştırıp muhaliflerine karşı kullanmadığına gösterilecek en etkili, en inandırıcı, en ikna edici örnek.


Türkiye’de bireylerin haklarını devletin istibdadına karşı koruyacak bağımsız mahkemelerin mevcudiyetine dair en güçlü kanıt.

 

* * *

 

AYM o kararı vermeseydi AB platformlarında Başbakan’ın eli, bu kadar rahatlar mıydı?


Belki yine altta kalmazdı ama onlarla anlayabilecekleri dilden takır takır iddialaşabilir miydi böyle?

Haberin Devamı


Türkiye’nin hukuk devleti olmadığı, zaten yargısının da yürütmenin güdümünde olduğu tezviratını tümden yıkamasa bile sağlam ve gerçekçi bir argümanla yalanlayabilir miydi?


Gerekçeli karar da yayınlandı ayrıca. Görüldü ki Anayasa Mahkemesi aslında yetkisini aşıp esasa girmemiş.


Hani tartışılıyordu ya yürüyen davada esasa girdi, yerel mahkemenin işine karıştı, haddini aştı vesair diye...


Dün açıklanan gerekçeyle çürüdü onlar da.


Görüldü ki kitaba uygun davranmış, yerel mahkemeyi davanın esası hakkında bağlayacak bir karar vermemiş.


Dündar’la Gül’ün kendilerine şikâyet ettiği ihlal iddialarını, sadece tutuklama kararı açısından değerlendirmiş.


Basın ve ifade özgürlüğü yönünden de görüşülebileceği kanaatine, bütün üyelerin oybirliğiyle varmış üstelik.

Haberin Devamı


Sonra da oyçokluğuyla... Yerel mahkeme, neden gerekli olduğunu gerekçesiyle ortaya koyamadığı için tutuklamanın haksızlığına hükmetmiş.


Tek dayanağı MİT TIR’ları haberinin yayınlanması olduğundan, tutukluluğu basın ve ifade hürriyetine de aykırı bulmuş meğer.


Yoksa suçlamalardan beraat ettirmemiş, yargılama daha bitmeden davayı anlamsızlaştırıp boşa çıkarmamış.

 

* * *

 

Şartları oluşmayan tutuklu yargılamaları, AİHM de gazetecilere gözdağı ve basın özgürlüğünün ihlali olarak yorumluyor. Bakınız; Ahmet Şık’la Nedim Şener’in başvuruları.


Alın size dünyanın her yerinde geçerli, uluslararası ehliyet gibi evrensel bir karar.


Üstünde bir gölge de kalmadı, göğsünüzü gere gere kullanın.

Yazarın Tüm Yazıları