Ona ‘diktatör’ demekten vazgeçin

-Nefes aldırmazlar.
-Haklarında tek bir laf ettirmezler.
-Muhalefet istemezler.
-Beslemeyip de asarlar.
-Adım attırmazlar.
-İtiraz eden herkesi hapse tıkarlar.

*

Eğer ortada...
-Azıcık nefes aldıran...
-Haklarında azıcık laf edilmesine müsaade eden...
-Muhalefete zoraki katlanan...
-Asmayıp besleyen...
-“Hadi birkaç adım atın bakalım” diye lütufta bulunan.
-İtiraz eden herkesi hapsi tıkmayan...
Biri varsa...
Lütfen ona “diktatör” demeyin.

*

Çünkü bu kişi çıkıp da...
“Nefes alabiliyorsunuz.
Azıcık da olsa bana laf edebiliyorsunuz.
Muhalefet partisi olarak varlığınızı koruyabiliyorsunuz.
Asılmıyorsunuz, besleniyorsunuz.
Kocaman olmasa da küçücük adımlar atabiliyorsunuz.
Hapislere tıkılmıyorsunuz...
Söyleyin bakalım.
Bu durumda ben nasıl diktatör oluyormuşum?” diye sorduğunda...
Verecek esaslı bir cevap bulamazsınız.

*

(Bakınız: Dün TOBB Genel Kurulu’nda Başbakan Erdoğan’ın Kemal Kılıçdaroğlu’na “bana diktatör diyorsun, ben diktatör olsam sen meydanlara çıkamazdın” demesi ve Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışa esaslı bir cevap verememesi...)

Kaza geliyorum diyor

SOMA’daki kömür ocaklarında işçiler işbaşı yapmış durumdalar.

*

Soruyorum ve cevaplıyorum:
-Sistemde bir değişiklik oldu mu? Hayır.
-Taşeronluğa el atıldı mı? Hayır.
-Yeni gaz maskeleri alındı mı? Hayır.
-Genel ve eksiksiz bir denetim yapıldı mı? Hayır.
-Sensörler kontrol edildi mi? Hayır.

*

Yani yüce devletimiz ve yüce devletlimiz, “Bir facia oldu, bu faciadan bir ders çıkaralım, yeni facialar yaşanmasın, maden ocaklarını bir süreliğine kapatalım, etkin bir denetim yapalım, sistemi değiştirelim, ondan sonra ocakları çalıştıralım” falan demiyor.
Ya ne diyor?
“Eski tas, eski hamam...
Hadi madenciler ocağa” diyor.

*

Eh nasıl olsa kaza madenciliğin
fıtratında var.

Ona öyle, buna böyle

BİR hükümet yanlısı, bir iktidar yandaşı, bir ‘Erdoğansever’...
Bir hata yaparsa...
-Kendi hatasıdır.
-Asla hükümeti bağlamaz.
-Asla hükümetçileri bağlamaz.
-Münferittir.
-Genelleştirilemez.

*

Gelgelelim...
Bir hükümet karşıtı, bir iktidar muhalifi, bir ‘Erdoğansevmez’...
Bir hata yaparsa...
-Bunların hepsi böyledir.
-Hepsini bağlar.
-Bu bir zihniyetin dışavurumudur.
-“Genelle baba genelle” durumu caizdir.
-Asla münferit değildir.

Çelik ve Akdoğan özür dileyecek mi?

HÜSEYİN Çelik ve Yalçın Akdoğan, Soma’da yerde yatan bir göstericiyi tekmeleyen Başbakanlık Müşaviri’ni savunmuşlardı.

*

-“Tekmeci Müşavir”in saldırıya uğradığını söylemişlerdi.
-“Tekmeci Müşavir”in kendisini savunduğunu söylemişlerdi.
-“Tekmeci Müşavir”in tekmelediği kişinin provokatör olduğunu söylemişlerdi.
-“Tekmeci Müşavir”in saldırıya uğradığının doktor raporuyla tescilli olduğunu söylemişlerdi.

*

Oysa gerçekler ortaya çıkmış durumda:
-“Tekmeci Müşavir”in fiili bir saldırıya uğramadığı anlaşıldı.
-“Tekmeci Müşavir”in o tekmeyi kendisini savunmak için atmadığı anlaşıldı.
-“Tekmeci Müşavir”in tekmelediği kişinin 7 yakınını madende kaybetmiş bir maden işçisi olduğu anlaşıldı.
-“Tekmeci Müşavir”in aldığı raporun “Tekme atarken ayağım uf oldu doktor” denilerek alınmış bir rapor olduğu anlaşıldı.

*

Anladık.
Tekmeci danışman bunca yalana rağmen istifa falan etmeyecek.

*

Bari Hüseyin Çelik ve Yalçın Akdoğan bir özür dilese...
“Bu tekmeci bizi de fena yanılttı”
falan diyerek.

İnsanın hası: Nihat Çelik

BİR maden işçisidir Nihat Çelik.
Soma’daki o madende çalışan bir işçi.

*

Televizyonlara çıkıp olup bitenleri anlatıyor.
O anlattıkça her şey biraz daha belirginleşiyor.
Modern kölelik, ete kemiğe bürünüyor.

*

Öyle yalansız, öyle riyasız, öyle hesapsız, öyle tenezzülsüz, öyle korkusuz, öyle içten, öyle sade, öyle hakiki konuşuyor ki...
Ben son dönemde hiçbir konuşmacının konuşmasından bu kadar etkilenmedim.

*

Gazetelerin ve televizyonların yöneticilerine sesleniyorum:
Soma olayıyla ilgili olarak uzmanlara, politikacılara, aydınlara falan mikrofon uzatmaktan vazgeçin.
Sayfalarınızı ve ekranlarınızı sadece ve sadece Nihat Çelik’lere açın.

*

Çünkü Nihat Çelik’ler konuşmaya başlayınca...
Başka konuşmaların hiçbir anlamı kalmıyor.