Ne ara biz böyle insanlar olduk ki

BİZ artık ölünün arkasından laf saydırmaya bayılan bir millet olduk.

Haberin Devamı

*

 

Hepimizin cebinde “Ölse de biraz neşemizi bulsak” diyebileceğimiz insanların listesi var.


*


Evet, ölülere saygı istiyoruz. Ama sadece kendi ölülerimize...


*


Ölen bizden değilse hiçbir şey umurumuzda olmuyor. Ölen bizdense her şey umurumuzda oluyor.


*


Ölüm, artık hiçbirimizi ağırbaşlı yapmaya yetmiyor.


*


Ölümüze laf saydırandan intikam almak için, laf saydıranın sevdiği birinin ölümünü bekliyoruz.


*


Hiçbir ölüm, hiçbir hesabı kapatmaya yetmiyor.


*


Her ölüm, cepheleşmiş cephelerimizin birer silahı oluveriyor.


*


Cenazelerimizi çekiştire çekiştire... Yavaş yavaş insanlığımızdan çıkıyoruz.


*


Ölüm bile dindiremiyor öfkemizi... Ölüm bile alt edemiyor nefretimizi... Ölüm bile bir insan çıkaramıyor bizden.


*


Velhasıl Yahya Kemal’in dizelerini biraz değiştirirsek olay tam da şudur:

Haberin Devamı


Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor/Lakin ölümüz üzerinden bile kutuplaşanlara katlanmak zor.

 

 


Bildiriciler için bir bildiri yazdım

 

 

“AKADEMİSYENLERİN Bildirisi” için bir bildiri kaleme aldım ve imzaya açtım.


*


İşte hazırladığım bildiri:


*


Ben aşağıda imzası bulunan...


Akademisyenlerin yayınladığı bildirinin içeriğine kesinlikle katılmıyorum.


Bildirinin eksik, sorunlu, hakkaniyetsiz olduğunu düşünüyorum.


Ancak benim böyle düşünüyor olmam... Bildiriye imza atan akademisyenlerin düşüncelerini açıklama özgürlüklerine sahip çıkmama engel değil.


Bildirinin içeriğine karşıyım ama bildiri nedeniyle akademisyenlere uygulanan linç girişimine de karşıyım.


*


Tamam diyorsanız çakın imzanızı.

 

 

‘28 Şubat bin yıl sürecek’ diyen doğruyu söylüyormuş

 

 

DÜŞÜNCE özgürlüğü yerlerde sürünüyor.


İftira ve algı kampanyaları alıp başını gidiyor.

Haberin Devamı


Cadı kazanları kaynatılıyor.


Tek tip insan yetiştirme amacı hız kesmiyor.


Azar ve parmak sallama hiç bitmiyor.


Üniversiteden adam atmalara doyulmuyor.


Yani 28 Şubat sürecinde neler yapılıyor ise...


Benzerleri yapılıyor.


*


Bir general, “28 Şubat bin yıl sürecek” demişti.


Adam haklı çıktı Rıza Baba!

 

 


Davutoğlu IŞİD tanımını değiştirdi

 

 

BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, geçen yıl IŞİD’i tanımlarken...


Şöyle diyordu:


“IŞİD’e katılan kitlelerin içinde Sünni Araplar var, Türkmenler var, Kürtler var... Bunu böyle bilmek lazım... Hoşnutsuzluklar, öfkeler, dışlanmalar, hakaretler bir anda büyük bir cephede geniş reaksiyonlar doğurdu.”


*


Başbakan Ahmet Davutoğlu, bugün IŞİD’i yeniden tanımlarken...


Şöyle diyor:

Haberin Devamı


“Bunlar ölüme tapan ve hayatı reddeden nihilistlerdir.”


*


Kısacası...


Gitti “öfkelilerin ve hoşnutsuzların reaksiyonu” tanımı...


Geldi “ölüme tapan nihilistler” tanımı...


*


Bu iş böyle giderse...


İçimizdeki en IŞİD karşıtı şahsiyet, galiba Başbakan Ahmet Davutoğlu olacak.


Hadi hayırlısı.

 

 

Tuttum bu espriyi

 

 

ARTIK gelenek oldu:


Kar yağınca İstanbul’daki tüm öğrencilerin gözü İstanbul Valisi’ne çevriliyor.


*


İstanbul Valisi’nin adı: Vasip Şahin.


*


Bir arkadaşımın orta mektep talebesi oğlu, okulların tatil olup olmayacağının tam belli olmadığı bir günün akşamında Vali Bey’in adından yola çıkarak şu espriyi patlatmış:


“Vasip’se yarın okullar tatil.”

 

 


Mustafa Koç’a dair

 

Haberin Devamı


İKİ konuda kendisine şahitlik ederim:


*


BİR: 28 Şubat kutuplaşmasında Koç Holding’in toplumun tüm kesimlerine açılmasında büyük rol oynamış, Koç’un medyanın bir bölümüne uyguladığı reklam ambargosunu yıkmış, dindar kesimlere bütün içtenliğiyle elini uzatmıştır.


*


İKİ: Gezi olaylarında kendisine ve şirketlerine gelebilecek her türden baskı ve tezviratı göze almış, Taksim’in göbeğindeki oteline sığınan çaresiz insanlara bütün kapılarını açtırmış ve dik durmasını bilmiştir.


*


Allah rahmet eylesin.

 

 

 Ne ara biz böyle insanlar olduk ki

 


CHP’de kimler iniyor, kimler çıkıyor?

 

 

TANINIR olan çıkıyor, tanınır olmayan iniyor.


Örgütle iyi bağ kuran çıkıyor, örgütü hiçe sayan iniyor.


Partiyi eli yüzü düzgün bir şekilde temsil eden çıkıyor, bırakın partiyi kendisini bile eli yüzü düzgün şekilde temsil edemeyen iniyor.

Haberin Devamı


Sosyal medyada etkin olan çıkıyor, kabuğuna çekilen iniyor.


Bileğine güvenen çıkıyor, Genel Başkan’ın arkasına saklanan iniyor.


Kendisini iyi anlatan çıkıyor, kendisini anlatmaktan aciz olan iniyor.


İş üreten çıkıyor, laf üreten iniyor.


Dik duran, aklı başında sözler söyleyen, itimat telkin eden çıkıyor, karmaşık mesajlar veren, tutarlılık gözetmeyen, itimat vermeyen iniyor.


Yeni isimler çıkıyor, eski isimler iniyor.


Ahaliyle duygusal bağ kurabilen çıkıyor, ahaliyle doğru dürüst bağ kuramayan iniyor.


Partinin yükselmesine en küçük bir katkıda bulunan çıkıyor, partiye olumlu ya da olumsuz hiçbir katkıda bulunmayan iniyor.


Bir mağduriyeti sırtına yüklenen çıkıyor, herhangi bir mağduriyetten pay alamayan iniyor.

 

 


Neden Gürsel Tekin değil de Selin Sayek Böke

 

 

ÇÜNKÜ... Gürsel Tekin’de tuhaf bir umutsuzluk var. Selin Sayek Böke’de ise tuhaf bir umut.


*


ÇÜNKÜ... Gürsel Tekin’de nedeni belirsiz bir eskimişlik var. Selin Sayek Böke’de ise nedeni belirli bir yenilik.


*


ÇÜNKÜ... Gürsel Tekin’de bir boş vermişlik, bir karnesi zayıflık var. Selin Sayek Böke’de ise sınıflarını doğrudan geçme, hep parmak kaldırma var.

 

Yazarın Tüm Yazıları