Karagözyan Yetimhanesi’nden Shakespeare sahnesine

Karşınızda Kevork Malikyan.

Haberin Devamı

Karagözyan Yetimhanesi’nden Shakespeare sahnesine
Fotoğraf: Murat ŞAKA


1943’te Diyarbakır’da doğdu Kevork Malikyan.
Anne ve babası Diyarbakır’da iki farklı Kürt ailesinin himayesinde yaşayan yoksul Ermenilerdi.
Babası “çulculuk” yaparak geçimini sağlıyordu.

*

10 yaşına kadar Diyarbakır’da yaşadı. Çocukluğu “Dört Ayaklı Minare” civarında geçti.

*

Üç dilli bir çocukluk geçirdi...
Anadili Ermenice.
Ortam dili Kürtçe.
Vatan dili Türkçe.

*

10 yaşında Karagözyan Yetimhanesi’nde kalmak üzere İstanbul’a gönderildi.
Karagözyan Yetimhanesi’nde 7 yıl boyunca hem normal eğitim, hem de ruhban eğitimi aldı.

*

Londra’dan gelen Anglikan bir papaz, Kevork’un tiyatroya olan yatkınlığını keşfetti ve Kevork’u Londra’ya götürdü. Burs, kalacak yer buldu.

*

Londra’da Gary Oldman, Tom Baker gibi önemli oyuncuların okudukları Rose Bruford adlı okulda tiyatro eğitimi aldı.
Mezuniyet döneminde başrolünde oynadığı Albert Camus’nün “Sıkıyönetim” adlı oyunuyla dikkat çekti ve bir ajansla anlaştı.
Önce dizilerde rol aldı. İlk rol aldığı dizi Roger Moore’un başrolünde yer aldığı “The Saint” adlı popüler televizyon dizisi oldu.
Sonra devamı geldi: Birbirinden önemli yapımlarda rol aldı.
İlk filmi: “The Man Who Haunted Himself”.

*

İngiltere’nin en önemli tiyatrolarında Globe Theatre, Royal National Theatre ve Royal Shakespeare Company’de yıllarca Shakespeare oynadı.

*

John Moore’un “Ankanın Uyanışı”nda, Steven Spielberg’in “Indiana Jones: Son Macera” gibi filmlerde rol aldı.

Haberin Devamı


Kevork Malikyan ‘Gladyatör’ filminin ünlü yönetmeni Ridley Scott’un son filmi ‘Exodus: Gods and Kings’te de rol aldı.


Karagözyan Yetimhanesi’nden Shakespeare sahnesine


4 yıldır Türkiye’de

70 YAŞINDA, Londra’da keyfi yerinde bir tiyatro ve sinema oyuncusu neden Türkiye’ye dönmek ister?
“Üç nedenle” diye cevap veriyor bu soruya Kevork Malikyan.

*

İşte o üç neden:
BİR: Türk vatandaşı olmak.
İKİ: Askerlik sorununu halletmek.
ÜÇ: Türkçe oynamak.

*

Bu üç sorununu da halletti Kevork Malikyan.
Önce Türk vatandaşı oldu.
Ardından GATA’larda falan muayenelerden geçirilerek askerliğe elverişsiz raporu aldı.

*

Peki ya “Türkçe oynamak”?
2013’ten beri de bu hayalini fazlasıyla gerçekleştirdi, gerçekleştiriyor:
Londra’dan tanıştığı Haluk Bilginer’le sahneye çıktı ve Türkçe oynadı.
“Yozgat Blues” adlı filmde berber rolünde yer aldı.
Reha Erdem’in “Şarkı Söyleyen Kadınlar” filminde rol aldı.
“Bir Ömür Yetmez” adlı dizide görev aldı.
Mahsun Kırmızıgül’ün “Babalar ve Evlatlar” adlı dizisinin kadrosunda yer aldı.
Ve şu anda yayında olan “Reaksiyon” adlı dizide yer aldı.

Haberin Devamı


Fatih Akın’ın Ermeni filmi için ne diyor

FATİH Akın’ın tartışmalara yol açan ve merakla beklenen filmi “The Cut”, 5 Aralık’ta Türkiye’de gösterime girecek. Kevork Malikyan bu filmde de oyuncu olarak yer alıyor.
Kevork Malikyan’ın “The Cut” için söyledikleri şunlar:
Benim için uygun görülen karakteri çok sevdim. Temiz, dürüst biri.
Fatih Akın’a bu filmi neden yapmak istediğini sordum. İki nedenden söz etti bana... Birincisi: Bir Türk yönetmen olarak Ermeni sorunuyla yüzleşmek istiyorum. İkincisi: Bir film yönetmeni olarak işin sinemasal kısmı ilgimi çekiyor.
Bu iki neden benim için yeterliydi. Severek kabul ettim.
Fatih Akın’ın yaptığı şey bir tabuyu yıkmaktır. Eminim ki bu konuda daha çok filmler yapılacaktır.

Haberin Devamı


Gece Yarısı Ekspresi’nin Türk savcısı

YÖNETMEN Alan Parker’ın çektiği “Gece Yarısı Ekspresi”, uzun yıllar Türkiye’de yasaklandı.
Çünkü filmin Türkiye’yi, özellikle de Türk hapishanelerini yerin dibine batırdığına inanılıyordu.
“İmajımız mahvoldu” deniliyordu.

*

Kevork Malikyan işte bu filmde yönetmen Alan Parker’ın teklifiyle “Türk savcı” rolünü üstlendi.
Filmde Türkçe konuşuyordu Kevork.

*

Kevork Malikyan’a sordum:
“Bu filme Türkiye’nin bu denli büyük bir tepki göstereceğini hiç düşünmediniz mi?”
Malikyan’ın söyledikleri şunlar:

*

Ben “Gece Yarısı Ekspresi”ne öncelikle film olarak baktım. Hatta filmdeki “Muhbir mahkûm Rıfkı” rolünü istedim ama Alan Parker bana savcı rolünü verdi.
Film gösterime girdiğinde şöhretim arttı. Londra’da taksiciler bile beni tanıyorlardı.
Ben filmi “uyuşturucu karşıtı” bir film olarak değerlendirdim. Benim için önemli olan “uyuşturucu işine bulaşırsanız başınıza bunlar gelir” mesajıydı. Yoksa mahkûm her yerde mahkûm. Dünyanın her yerinde hapishane şartları birbirine benziyor.
Ben bu memlekette doğmuşum. Bu topraklarda yaşamışım. Hayatım boyunca ben Türkiye’yi vahşi bir ülke, burada yaşayan insanları barbar olarak görmedim, görmem.

Yazarın Tüm Yazıları