Kadın, erkeğin yaptığı her işte çalışabilir mi?

CUMHURBAŞKANI Erdoğan dün dedi ki:

Haberin Devamı

-Kadın ile erkeği aynı işte çalıştıramazsınız.
-Bu durum kadının narin yapısına ters düşer.


*


Sayın Cumhurbaşkanımıza bana tartışacak bir konu verdiği için bütün içtenliğimle teşekkür ediyorum.
Ve açtığı yoldan giderek başlattığı tartışmaya büyük bir şevkle katılıyorum.


*


Görüşlerimi 7 madde halinde ve bu tür konuları biraz zor anlayan değerli dostum Fahri Nakipoğlu’na anlatır gibi anlatıyorum.
Buyurunuz:


*


-BİR: Kamu otoritesi, “kadının çalışacağı işler” ya da “kadının çalışamayacağı işler” diye bir liste çıkaramaz. Bu işe karışamaz. Karışırsa zulüm yapmış olur.


*


-İKİ: “Kadının narin bir yapısı vardır, bazı işlerde çalışamaz” cümlesi, tehlikeli bir cümledir. Çünkü “kadının narin bir yapısı vardır” ön kabulünden yola çıkıldığı anda... Herkes kafasına göre “kadının yapacağı işler” ve “kadının yapamayacağı işler” listesi çıkarır.


*

Haberin Devamı


-ÜÇ: Mesela biri çıkar der ki: “Siyaset alanı, kadının narin yapısının kaldıramayacağı kadar zorlu bir alandır. Sağlam bir sinir sistemi ister. Kadınlar siyasette ezilmektedir. Bu nedenle kadınların siyasetten men edilmesi gerekir.”


*


-DÖRT:
Kadınlarla erkeklerin aynı işleri yapamamasının hukuk ve yasalar açısından hiçbir anlamı yoktur. Bu sadece ve sadece kadınla erkeğin fiziki güç farklılığıyla ilgilidir. Fazla fiziki güç isteyen işlere kadınlar talip olmazlar. Ve doğal bir yönelim söz konusu olur. Budur. Ve bunun ötesi yoktur. Yani... Buradan yola çıkılarak kural konamaz, yasa çıkarılamaz, “eşitlik yok” denemez.


*


-BEŞ: “Fiziki güç farklılığı” abartılacak ve yasal düzenlemelere mesnet teşkil edecek bir durum değildir. Fazla çelimsiz bir adam da fiziki güç isteyen iş kollarında çalıştırılmamaktadır. Buradan yola çıkılarak... “Güçlü kuvvetli erkekler ile çelimsiz erkekler aynı işte çalıştırılmıyorlar, dolayısıyla eşit değillerdir” mi diyoruz? Kadının narin bir yapısı varsa... Fazla çelimsiz bir erkeğin de narin bir yapısı vardır.


*


-ALTI:
Kadın isterse maden ocağında da çalışır. “Ben en az bir erkek kadar güçlüyüm. Benim gücüm buna yeter. Aha da iniyorum ocağa” derse... Hiç kimsenin “Hop bacım, inemezsin” demeye hakkı yoktur. Maden ocağı iş kolunda bile bir ayrımcılık söz konusu olamaz. “Burada kadınlar çalışamaz” diye kural konamaz.


*

Haberin Devamı


-YEDİ: Kadınların yapacağı işleri de, kadınların yapamayacakları işleri de hayatın olağan akışı belirler. Kamu otoritesi belirlemez, belirleyemez. Bunu kamu otoritesi belirlemeye kalkarsa... Kadına karşı çok büyük bir zulüm, çok büyük bir ayrımcılık, çok büyük bir adaletsizlik yapmış olur.

Davutoğlu’nun Dersim konuşmasını dinlerken


BAŞBAKAN’ın Dersim konuşmasını dinlerken tuttuğum notlar:


*


-Doğal bir gülümseme halinde... Gülümsüyor... Öfkeli sözler söylerken de, gönül alırken de, polemik yaparken de gülümsüyor. Bu gülümseme hali sert sözlerinin etkisini bir parça düşürüyor ama öfkeden bıkan ahaliye iyi geliyor da olabilir.


*


-Yakın ve uzak coğrafyamızda ne kadar baba, evliya, gönül fatihi, dede varsa... Hepsini biliyor. Mezarlarını, talebelerini, hocalarını her şeyini biliyor. Bıraksanız bu konuda 28 saat konuşabilir.


*

Haberin Devamı


-Hâlâ fazlasıyla hoca gibi... Ama blok dersteki hoca gibi... Uzun, upuzun bir konuşma yapıyor. Konuşmasında eksen kayması yok, insicamsızlık yok, başı sonu belli bir konuşma... Ama uzun... Bizim ahali bu kadar uzun konuşmaları kaldıramayabilir.


*


-Fazla beklenti yaratan bir tarzı var... “Tamam” diyorsun, “Böyle başladığına göre şimdi Alevi sorununu çözecek”. Fakat heyhat! Halbuki çok daha düşük bir beklentiyle başlasa o konuşma... Hayli “ileri” kabul edilebilir.


*


-Kemal Kılıçdaroğlu’na laflar hazırlamıştı. Söyleyecekti. Ama söylemedi. Dedi ki “Eşinin annesi vefat etti. Kendisine ve kıymetli eşi hanımefendiye başsağlığı diliyorum, Allah rahmet etsin.” Çok güzel ve zarif bir hareketti. (Siyasette zaten var olması gereken bu denli küçük bir insani jesti bile heyecanla karşılar olduk, iyi mi?)


*

Haberin Devamı


-“Tunceli konuşması”
baştan sona güzel bir konuşmaydı. “Ama Alevilere hiçbir hak vermedi, önemli hiçbir sorunu çözmedi” diyenlere katılmıyorum. Bu da bir aşamadır. Bu üslubun, bu yaklaşımın, bu sözlerin de bir anlam ifade ettiğini düşünüyor ve bunun açtığı yoldan ilerleneceği umudunu taşımak istiyorum.


*


-Ama yine de insan “Hiç değilse şu Tunceli’nin adını Dersim yapaydınız” demeden edemiyor. Ahali talep ediyor, kimse itiraz etmiyor, CHP’nin ve HDP’nin bu konuda verdiği önergeler var... Fakat olmuyor. Niye? Niye? Niye?


Ve bir Başbakan, terörist demeden Berkin dedi

OLDU.
Bu da oldu.
Rabbime binlerce şükürler olsun.


*


Yer: Dersim.
Konuşmacı:
Başbakan Ahmet Davutoğlu...
Konu: “Biz ayrımcılık nedir bilmeyen bir hükümetiz” konusu.


*

Haberin Devamı


Konuşmayı dinliyorum.
Konuşmanın bir yerinde...
Başbakan Davutoğlu...
“Berkin Elvan” dedi.


*


-Hem de önüne “terörist” sıfatı koymadan.
-“Cebinde bilyeler vardı, polise atacaktı” demeden.
-“Madem ekmek almaya gidiyordu, yüzünde niye maske vardı” demeden.
-Dersim ahalisine yitip gitmiş Berkin’i yuhalatmaya kalkışmadan...
Gayet insani bir şekilde...


*


Dedi ki Ahmet Davutoğlu:
“Yeni bir çığır açalım. Bir daha kimse bir duvar örme cesareti göstermesin. Madımak dediğimizde Başbağlar’ı, Berkin Elvan dediğimizde Yasin Börü’yü, Burak Can’ı da hatırlayalım.”


*


“Bu muydu, bu kadar mıydı” falan demeyin.
“Terörist” demeden “Berkin Elvan” dedi ya...
Bu kadarı bile yetti bana.

Selin Sayek Böke Çarşamba Sohbetleri’nde

CHP’nin ekonomi politikalarından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, yarın Çarşamba Sohbetleri’nde...


*


-AK Parti’nin ekonomi politikaları hakkında ne diyor?
-CHP’nin ekonomi politikası ne?
-Tansu Çiller’e benzetilmesini nasıl karşılıyor?
-“İki anahtar” benzeri bir vaadi var mı?
-Ali Babacan ve Mehmet Şimşek hakkındaki yorumu ne?
Hepsi ve daha fazlası...
Yarın Çarşamba Sohbetleri’nde.

Yazarın Tüm Yazıları