İktidarın konuşan altı atlısına dair

Haberin Devamı

1 AHMET DAVUTOĞLU: Süvari birliğinin başında o var... Günde en az iki kere konuşuyor ve her konuşması “konferans” niteliğinde ve kavramsallaştırma çabalarıyla dolu... Yalnız bir kusurcuğu var: Konuşmaları uzun, yaptığı toplantılar ise konuşmalarından da uzun... CHP’ye hücumları etkili... Ancak Cumhurbaşkanı da CHP’ye hücuma katılınca... Onun hücumları bir parça etkisiz kalıyor... Bir süre sonra “Siz bırakın Sayın Cumhurbaşkanım, ben bu CHP’ye yeterim” falan diyebilir.

*

2 EFKAN ALA: O Efkan Ala ki... Diyarbakır’da valilik yaptığı sıralarda “Cana geleceğine cama gelsin” demiş ve yitip giden canların, kırılan ve dökülen kamu mallarından çok daha önemli olduğu gerçeğini tüm Türkiye’ye öğretmişti. Belki de bu yüzden bu kadar “sert” olacağını kimse tahmin etmiyordu... Ama tahmin edilmeyen geldi başa... Kendileri hükümetin neredeyse “sertlik yanlısı Tamil gerillası” kanadını temsil etmekte... Bakınız: Kobani olaylarının zirvede olduğu gün yaptığı “Misliyle mukabele ederiz” açıklaması...

*

Haberin Devamı

3 YALÇIN AKDOĞAN: Bu zamana kadar görüşlerini gazetelerdeki köşe yazılarıyla ortaya koyuyordu ama artık sorulara cevap veriyor, televizyon programlarına çıkıyor. Yani konuşuyor. Sanırım “yazmak” ile “konuşmak” arasındaki farktan kaynaklanan sorunlarla baş başa... Ama hepsinden önemlisi: Sorunun farkında... Ayrıca aynı meseleler üzerine aynı partiden en az altı kişinin konuşmasının neden olduğu karmaşanın da farkında... Sanırım bu meseleye de el atacak.

*

4 NUMAN KURTULMUŞ: Yeni pozisyonuna alışmış gibi... Geçmişi çabuk unutmuşa benziyor... Sanki ta en başta AK Parti içinde yer almış gibi konuşuyor... Ama her şeye rağmen iktidar cephesinin en diyaloğa açık ismi... İçtenlikli bir tevazua sahip, kibirden de uzak duruyor gibi... Konuşurken dikkatli... Konuştuklarıyla yeni sorunlara yol açmamaya çalışıyor... Bu durum da onun diğer parti sözcüleri kadar etkili olamamasına neden oluyor. İhtiyacı olan şey: Cesaret, biraz daha cesaret...

*

Haberin Devamı

5 BÜLENT ARINÇ: Kendine özgü fikirleri, kendine özgü yaklaşımları, kendine özgü vurguları olan bir siyasetçi, “Hükümet Sözcüsü” olduğunda... Kendine özgülüğünü toprağın altına gömmek, “hükümete özgü” olanı ortaya koymak durumunda kalır. Bülent Arınç’ın dramı bu... “Hükümet Sözcüsü” olmak ile “kendine özgü olmak” arasında gidip geliyor. Keşke “Hükümet Sözcüsü” olmanın getirdiği kısıtlayıcılıktan kurtulsa ve kendine özgülüğünü ortaya koyacak yeni bir pozisyon edinse... O zaman çok daha sahici bir Bülent Arınç’la karşılaşırız.

*

6 BEŞİR ATALAY: “AK Parti Sözcüsü” görevi Hüseyin Çelik’in idi... Şimdi o koltukta Beşir Hoca var... Beşir Hoca, Hüseyin Çelik gibi yapmıyor. Yani üç günde bir “parti” adına konuşmuyor, muhalefetle polemik yapmak için çabalamıyor, Bahçeli’ye ya da Kılıçdaroğlu’na laf çakmak için uğraşmıyor, gündemdeki konulara yalınkılıç dalmıyor... Göreve geldiği günden beri bir kere konuştu, o konuşması da aynı gün AK Parti adına yapılan altı ayrı konuşma nedeniyle güme gitti... Beşir Hoca’nın tarzını üç kelimeyle özetleyelim: Temkin, temkin, temkin... Ama dikkat etsin: Parti içinde “Neredesin ey Hüseyin” diye haykırışlar yükselebilir.

Haberin Devamı

Derin devlet, darbe, darbe mekaniği falan

BU ülkenin demokrat insanları ta en başından beri dediler ki:
-Asker, elindeki silaha güvenerek seçimle gelen sivil iktidara meydan okuyamaz.
-Asker, sivil iktidarın emrinde olur.
-Kararları sivil hükümet alır, asker ise uygular.

*

Çok şükür ki...
Artık “askerin egemenliği” diye bir durum kalmadı ortada.
Başka sorunlar çıktı ama en azından “asker vesayeti” kalmadı ortada.

*

An itibariyle...
-Sivil hükümete karışan girişen yok.
-Hükümet istese Genelkurmay Başkanı’nı anında emekliye sevk eder.
-Eğer falanca yerde bir teğmen haddini aşıyorsa, o teğmene haddini bildirmenin önünde hiçbir engel yok.
-Koca generalleri kodese tıkabilme gücüne malik bir sivil iktidar, kural dışına çıkan bir albaya anında “hop” diyebilir.

*

Haberin Devamı

“Derin devlet” falan da hikâye artık.
İstanbul’un en kıytırık yerindeki en kuytu arsanın imarının nasıl olacağına dek ülkenin her alanına nüfuz edebilmiş bir iktidar var şu anda.
İktidarın kontrol alanının dışına çıkılan bir karışlık yer bile yok.
Her alanda sıfır boşluk bırakan bir iktidara rağmen, koskocaman bir derin devlet çukurunun açılması imkânsız.

*

Vaziyet bu olduğu halde...
“Derin devlet, darbe, darbe mekaniği” falan diyerek kafa karıştıran kişi, isterse Sırrı Süreyya Önder olsun, kendisine “Git işine” demek boynumuzun borcudur.


Sartre’ın Nobel’i ret konuşması kadar etkili

İSTANBUL’da asansör kazasında ölen Cengiz Tatoğlu’nun babası Selim Tatoğlu şöyle demiş:
-Şirketin avukatı, “diğer aileler 7 yüzer bin lira aldı, siz de alın, anlaşalım” dedi.
-Kabul etmedim.
-Oğlumun acısını bana maddiyat unutturmaz.
-Para değil, adalet istiyorum.
-Suçlular ağır ceza görsün ki başka canlar yanmasın.

*

Haberin Devamı

Bu beş cümle bana...
Sartre’ın Nobel’i ret konuşması kadar etkili geldi.

Yazarın Tüm Yazıları