‘Eylem Planı’ nedeniyle hükümete gürül gürül övgü

NASIL ki...

Haberin Devamı

Hep övme, hep övme, hep övme...

 

Olmuyorsa...

 

Hep yerme, hep yerme, hep yerme de...

 

Olmaz.

 

*

 

Eğer ortada gerçekten de övülecek bir durum varsa...

 

Ne muhalif takımının “Hükümete yandaşlık yapmaya başladı” demesine bakılır ne de iktidar tetikçisinin “Nasıl da hizaya getirdik” demesine bakılır.

 

*

 

Prensibim şudur benim:

 

Haberin Devamı

Nasıl ki gürül gürül yeriyorsan... Gürül gürül de öveceksin.

 

*

 

İşte bu prensip gereği...

 

Bugün hükümeti övüyorum.

 

Hem de gürül gürül.

 

*

 

Övgümün gerekçeleri şunlardır:

 

*

 

- Henüz hiçbir muhalefet partisi, “Sizin vaatleriniz vardı, hani nerede kaldı o vaatler” dememişken... Çıkıp “Vaatlerimiz şunlardı, şu kadar zaman içinde yapacağız” demesini bildikleri için.

 

*

 

- Vaat ettikleri bazı çetrefilli mevzuları pekâlâ atlayabilecekken... Hiçbir kalemi es geçmedikleri için.

 

*

 

- “İktidara gelen, iktidara geldiği gün vaatlerini unutur” şeklinde bir ezber vardır bizde... İşte bu ezberi bozdukları için. Üstelik bu ezberi bozmaları için muhalefetin herhangi bir sıkıştırıcı çabası ortada yokken... Bunu yaptıkları için.

 

*

 

Haberin Devamı

- Yüzde 49.5’lik bir oyu aldıkları halde... Sanki seçimi çok kritik biçimde kazanmışlar gibi... İşçiden öğrenciye, esnaftan dar gelirliye birçok kesime çeşitli düzeylerde kazanımlar sağladıkları için.

 

*

 

- Bundan sonraki iktidarlar için yeni bir çıta, yeni bir anlayış, yeni bir yaklaşım, yeni bir vaat sorumluluğu getirdikleri için.

 

*

 

NOT: Vaatlerin detayları için bakınız: Başbakan Davutoğlu tarafından açıklanan “Hükümetin 2016 Eylem Planı”na dair bugün gazetelerde yayınlanan haberler.

‘Eylem Planı’ nedeniyle hükümete gürül gürül övgü
 

 KİMDİR BU YDG-H’LİLER

 

- YAŞLARI 14 ile 25 arasında değişiyor.

 

- PKK’lılar. Ama dağa çıkmayan, şehirde çatışan PKK’lılar...

 

- PKK’nın kontrolündeler ama PKK’dan ayrıymış gibi bir izlenim vermeye çalışıyorlar.

 

Haberin Devamı

- Dağdaki teröristlerin uyguladığı klasik yöntemleri uygulamıyorlar, yeni bir çatışma biçimi geliştiriyorlar.

 

- Hendekleri bunlar kazıyorlar, yüzlerini poşuyla kapatıp trafik kontrolünü bunlar yapıyorlar.

 

- Kaçtıkları ve sığındıkları yerler, aileleriyle birlikte yaşadıkları evler. Bu yüzden bunlarla mücadele çok zor ve çetrefilli...

 

- Çözüm süreci devam ederken... Silahlandırıldılar ve eğitildiler.

 

- HDP’yi dinlemiyorlar. HDP milletvekillerini “yeterince radikal” olmamakla suçluyorlar.

 

- Yoksullar, eğitimsizler, işsizler ve diyaloğa kapalılar.

 

- Mabet, tarihi yapı, han, hamam... Hiçbirini takmıyorlar.

 

- Nasıl bir hiyerarşik yapı içinde olduklarına dair pek bir işaret vermiyorlar.

 

Haberin Devamı

- Öcalan’ın üzerlerinde bir etkisi var. Ama asıl büyük etki Kandil’in.

 

- Sokağa çıkma yasaklarının halk üzerindeki yıldırıcı etkisine bel bağlıyorlar. Halk yılsın ve isyan çıksın istiyorlar.

 

BİR HATTAT, BİR RASİM ABİ, BİR ORHAN BABA FALAN

 

HATTATLAR, Yedi Güzel Adam’lar, Cemil Meriç’ler, Rasim Özdenören’ler, Nuri Pakdil’ler, Necip Fazıl’lar, hatta Orhan Gencebay’lar...

 

Çok uzun bir süre...

 

- Hem devlet katlarında...

 

- Hem de ülkenin kültürel hegemonyasını ellerinde tutanlar tarafından...

 

Yok sayıldılar, görülmediler, değer verilmediler, ön plana çıkarılmadılar.

 

*

 

Bu açıdan...

 

Bugünün muktedirlerinin bu değerlere...

 

- Ayrıcalık tanımasını...

 

- Özel önem vermesini...

 

- Hatta bir parça avantaj tanımasını...

 

Hep anlayışla karşıladım.

 

*

 

Haberin Devamı

Fakat sanırım bunun da bir sınırı var.

 

Çünkü bu iş artık neredeyse bir kısırdöngüye girmiş durumda.

 

*

 

Artık yeter.

 

İçinde “kültür” ya da “sanat” kelimeleri geçen her etkinlik...

 

“Bir hattat, bir Rasim Abi, bir Cemil Meriç, bir Orhan Gencebay...” diye özetlenebilecek bir kısırdöngüye teslim edilmemeli.

 

*

 

Artık yeter.

 

Yeterince avantaj sağlandı.

 

Yeterince ayrıcalık verildi.

 

Yeterince özel önem atfedildi.

 

*

 

Artık yeter.

 

Artık kültür ve sanat alanında herhangi bir ayrıcalığa gerek duyulmadan bir büyük kucaklaşmaya gidilmeli.

 

Devlet katlarında hiçbir ideolojik ayrıştırmaya gerek duyulmamalı ve bu ülkede kültür ve sanat alanında üretilen değerlerin her birinin hakkı teslim edilmeli.

 

*

 

Yoksa yeni bir “haksızlık dönemi” neredeyse başlamak üzere...

 

MESELE TRUMP MESELESİ DEĞİL Kİ

 

ADAM çıkmış...

 

- “Müslümanları ülkeye sokmayacağım” diyor.

 

- “Camileri kapatacağım” diyor.

 

- “Meksika sınırına duvar öreceğim” diyor.

 

Ve bunları dediği halde...

 

Yani affedersiniz faşist faşist konuştuğu halde...

 

Koca Amerika’da...

 

Başkanlığa en yakın namzetlerden biri olarak ortada geziyor.

 

*

 

Eğer Donald Trump gerçekten de Amerikan başkanlığına en yakın adamlardan biriyse...

 

Mesele Donald Trump meselesi değildir.

 

Mesele Amerikan toplumu meselesidir.

 

*

 

Rus toplumunun Putin’e geçit verdiği gibi...

 

Amerikan toplumu da bu adama geçit verecekse...

 

Çekiverin kuyruğunu dünyanın.

 

Kopsun gitsin.

Yazarın Tüm Yazıları