Eee Reza kardeş tekzip yollayıp duruyordun

EEE Reza kardeş...

Haberin Devamı

Tekzip yollayıp duruyordun bize...

“Sahtekâr değilim”
falan diye...
Eeee n’oldu şimdi?

 

*

 

Hadi şimdi de New York Times’a falan tekzip yolla...
Avukatın Şeyda’ya yazdır metinlerini.
“Müvekkilim sütten çıkmış
ak kaşıktır” falan yazsın.
Gönderdiğin tekzipleri yayınlamazlarsa...
Amerika’da sulh ceza hâkimi falan yok mu yav?
Hemen oraya başvurup mahkeme kararı aldır...

 

*

 

Eeeee Reza kardeş...
Bize racon kesip duruyordun.
Hadi şimdi de FBI’ya falan da racon kessene.
Göndersene oğlum bir-iki ajana ayakkabı kutusu falan.

 

 

Haberin Devamı

BEŞ ADET EL DEĞMEMİŞ REZA ZARRAB KOMPLOSU

 

 

-KOMPLO BİR:  Reza aslında bir CIA ajanıydı... Çikolata kutularıyla bakanlarımızı avladı. İktidarın kendisine sahip çıkmasını sağladı. Ve en sonunda ajanı olduğu CIA’in çağrısıyla Amerika’ya gitti.
-KOMPLO İKİ:  Reza aslında saf bir çocuktu... Amerika’da da hayır işleri yapmayı planladı. Başına bir şey gelmeyeceğini düşündü. Ama yanıldı.
-KOMPLO ÜÇ:  CIA’e çalışan Reza değil Ebru idi... “Miami’ye gitmek istiyorum” diye tutturdu. Baskılarına dayanamayan Reza, çaresiz bu talebe boyun eğdi ve başına bunlar geldi.
-KOMPLO DÖRT:  Reza aslında Paralel’in uyuyan hücresiydi... Bir Paralelci olarak hükümete komplo kurdu. Kurduğu komplodan Türkiye’de bir sonuç alamayınca... Amerika’da sonuç almayı denedi.
-KOMPLO BEŞ:  Reza, Putin’in dolduruşuna geldi. Putin, Reza’ya “Miami’ye git, tutuklan, ben seni kurtaracağım ve sana büyük petrol işleri vereceğim” dedi. Reza da buna kandı.

 

 

ALMANYA NOTLARI

 

BERLİN’DEN DÜSSELDORF’A İKİ BUÇUK GÜNLÜK SEYAHAT

 

 

Haberin Devamı

-BERLİN’deyiz. Hava bir açıp bir kapanıyor. Bir sertleşip bir yumuşuyor. Berlin’e yıllarını vermiş bir arkadaş, “Buranın meşhur sözüdür: Berlin’in havasına ve kızına güven olmaz” dedi. Hemen atıldım: “Bu sözü bizim Türkler mi icat etti, yoksa Almanlar mı?” Cevap: “Almanlar.” Hiç inanmadım. Hiç.
-Merkel’le ilgili öyle dedikodular işittim ki... Yazarsam ayıp olur.
-Almanya bilmem kaç yıldır koalisyonlarla yönetiliyormuş ve hiç kimse ama hiç kimse “Başkanlık sistemine geçmemiz gerekir” demiyormuş.
-Almanya’da Türkler ikiye ayrılıyor: Entegre olabilenler ile entegre olamayanlar.
-Bilenlere sordum: “Milli Görüş camileri eskisi gibi popüler mi?” Dediler ki: “Yok... Yok... Eski havası falan kalmadı.”
-Berlin’de “Adnan” diye bir restoran var... Restoranın sahibi Adnan Bey, çok süper biri... Müşterileriyle ilgilenişi, yemekleri sunuşu, karşılaması, uğurlaması falan... Hepsi harika ve kendine özgü... “Adnan”, Berlin’in yazar çizer takımının uğrak yeri. Politikacı, gazeteci falan... Hepsi “Adnan”da... Adam Berlin’in dağınık olmayan İzzet Çapa’sı gibi...
-Berlin’den Düsseldorf’a geçtim... Burası Almanya’nın en oyuncaklı şehri... Eksantrik binalarla dolu Düsseldorf... İlk bakışta adama “Acaba Ege’de bir kıyı kasabası yerine buraya mı yerleşsem” dedirtiyor.
-Düsseldorf’ta Ali Erdoğan isimli aslen Adıyaman Besni’den olan ama görünüş itibarıyla İtalya’nın Sicilya bölgesinden gelmiş gibi duran çok başarılı bir girişimciyle tanıştım. Ali Bey, Düsseldorf’un yeme-içme kralı... Şehrin Michelin yıldızına sahip İtalyan restoranının sahibi... Bize büyük bir iştahla füzyon tatlar tattırmaya heveslenmişti ki... Hepimiz birden “pizza isteriz, makarna isteriz” diye tutturunca... Neye uğradığını şaşırdı ve yıldızı mıldızı bir tarafa bırakıp pizzayı, makarnayı getirdi önümüze. Bu arada yüzünde “döner sizin neyinize yetmiyor” bakışı da oluşmadı değil.

 

Haberin Devamı

Eee Reza kardeş tekzip yollayıp duruyordun

 

-Bir alışveriş merkezinde aylak aylak dolaşırken... Arkamdan bir ses yükseldi “Ahmet Hakan” diye... Döndüm baktım: Havalı, janjanlı ve afili bir ayakkabı boyası sandığı ve tahtının sahibi... Dedi ki: “Allah’ın işine bak! Ben de şimdi senin yazını okuyordum.” Memnun oldum tabii... Sonra da bu anı ölümsüzleştirmek istedim. Üstteki fotoğraf, işte o anın fotoğrafıdır.

 


PRAGMATİK BİR ANNE

 

 

İSTANBUL’da bombalar patlarken...
“Anne” dedim, “ben birkaç günlüğüne Avrupa’ya gidiyorum”.
Annemin cevabı:
“Git oğlum git... Buralar çok karışık... Git, çok iyi olur.”
Avrupa’ya geldim.
İşe bakın!
Bu sefer Avrupa’da bombalar patlamasın mı?
Telefonum çaldı.
Arayan annemdi.
Telaşla “Oralar çok karışık oğlum... Sen en iyisi hemen buraya gel” dedi.
Söz konusu evlatlar olunca...
“Anne pragmatizmi” diye bir şey ortaya çıkıyor.
Gerçekten çıkıyor.

 

 

Haberin Devamı

DUBAİ, AH DUBAİ

 


BATILILAR Türkiye’de patlama olunca doğal karşılayıp kendi memleketlerinde patlama olunca ortalığı ayağa kaldırıyorlar.
Ve biz bu duruma fena halde sinir oluyoruz.

 

*

 

Ama bakın:
Sadece Batılılar değil bazı Arap dostlarımız da Batılılardan hiç farklı değil.

 

*

 

Ankara, İstanbul kana bulanınca “tık” demeyen Dubai, Brüksel patlamasının ardından en yüksek binasını Belçika renkleriyle donatıvermiş.

 

*

 

Batılı yapınca “auuuvvvv” diyenlerimiz, Körfez Arapları aynısı yapınca nedense suspus oluveriyor.

Yazarın Tüm Yazıları