Devlet Bahçeli’ye açık mektup

SAYIN Devlet Bahçeli...

Haberin Devamı

Demişsiniz ki...

-BOP’a evet deseydim, küresel ablukaya ses çıkarmasaydım benden iyisi olmazdı.
-Harama göz yumsam, hıyanete göz kırpsaydım baş tacı edilirdim.
-Çözülme dediklerinde “Durmayın, daha da çözün” deseydim el üstünde tutulurdum.

 

*

 

Sayın Bahçeli...
Lütfen konuyu çarpıtmayalım.
-Kimse sizi BOP’a hayır dediğiniz için eleştirmiyor.
-Kimse sizi küresel ablukaya ses çıkardığınız için eleştirmiyor.
-Kimse size “Harama göz yumsaydın bunlar başına gelmezdi” diyerek eleştirmiyor.
-Kimse size “Sen neden hıyanete göz yummadın ki?” diye eleştirmiyor.

 

*

 

Size söylenenler şunlar:
-Bir siyasi parti lideri, partisinin söylemlerinde hiçbir değişikliğe gitmediği halde nasıl olur da 146 günde partisinin oylarını dört puan düşürebilir?
-Bir siyasi parti lideri, 146 gün içinde partisine bu denli büyük hezimeti yaşattığı halde nasıl olur da sorumluluğu üstlenip gereğini yapmaz?
-Bir siyasi parti lideri, tamamen kişisel taktik ve stratejileriyle 146 gün içinde partisini baraj sınırına getirdiği halde neden en küçük bir özeleştiride bulunmaz?

 

*

 

Haberin Devamı

Demokrasilerde kural bellidir Sayın Bahçeli: Başaramayan gider, başaran gelir.
Eğer partinizi, davanızı, ilkelerinizi düşünüyorsanız...
Yerinizi derhal “Ben bu işi daha iyi yaparım” diyen bir isme bırakmalısınız.
Maşallah partinizde bu işi daha iyi yapacak o kadar çok isim var ki!
Sinan Oğan olur, Meral Akşener olur, Ümit Özdağ olur, Mansur Yavaş olur... Olur da olur.

 

*

 

Bırakın partinizi bu isimlerden birine.
Bakın göreceksiniz, bu isimler de...
-En az sizin kadar BOP’a hayır diyeceklerdir.
-En az sizin kadar küresel ablukaya ses çıkaracaklardır.
-En az sizin kadar harama göz yummayacaklardır.
-En az sizin kadar “çözülme, çözülme” diyeceklerdir.

 

*

 

Haberin Devamı

Ama bu isimlerin sizden farkları olacaktır:
-Sizden daha çok koşturacaklardır... Ki sizin sorununuz çalışmamak.
-Sizden daha ikna edici olacaklardır... Ki sizin sorununuz iknadan uzak olmak.
-Sizden daha kuşatıcı olacaklardır... Ki sizin sorununuz partinizde azıcık parlayanı partiden kovmak.
-Sizden daha enerjik olacaklardır... Ki sizin sorununuz partinize bir dinamizm verememek.
-Sizden daha anlaşılır olacaklardır... Ki sizin sorununuz herkese “Devlet Bey ne yapmak istiyor anlamış değilim” dedirtmek.
-Sizden daha stratejik olacaklardır... Ki sizin sorununuz tek başına uyguladığınız stratejiyle partinize hezimet yaşatmak.

 

*

 

Şimdi bana diyebilirsiniz ki...
-Yahu sen kimsin, ne karışıyorsun bizim partimizin işlerine!
-Az oy alırız, çok oy alırız, sana ne?
-İktidarda oluruz, muhalefette... Seni ne ilgilendiriyor?
Bana bunları diyebilme özgürlüğüne tabii ki sahipsiniz.

 

*

 

Haberin Devamı

Bu durumda takdir edersiniz ki ben de size “Ne hayrınız varsa görün” deme özgürlüğümü kullanmak durumunda kalırım.

 


Kemal Bey için neden ‘Lider değil’ diyorum

 

-SEVMEDİĞİMDEN mi? Hayır, asla! Kendisini pek severim.
-Saymadığımdan mı? Hayır, asla! Kendisi bende her zaman saygı uyandırır.
-Güvenmediğimden mi? Hayır, asla! Kendisi bana her zaman itimat telkin eder.
Severim, sayarım, güvenirim.
Üstelik Kemal Bey’in sakinliği, dinginliği, uzlaşmacılığı, demokratlığı, diyaloğa açıklığı, iyi bir insan oluşu, anlayışlılığı falan bana da iyi gelir.

 

*

 

İyi ama Kemal Bey’den söz ederken...
Alt kattaki komşumuzdan... Arada muhabbet ettiğimiz kahve arkadaşımızdan... Yazlıktaki dostumuzdan... Uzaktaki akrabamızdan... Sitemizdeki yöneticiden...
Söz etmiyoruz ki.
Kemal Bey’den söz ederken...
Partisini, Türkiye’de iktidara rakip hale getirmesi gereken anamuhalefet liderinden söz ediyoruz.

 

*

 

Haberin Devamı

İşe bu perspektiften bakınca tablo maalesef çok vahim:
Yüzde 50’lik iktidar partisini, yüzde 5, yüzde 10, yüzde 15, yüzde 20 geriden değil tam yüzde 25 geriden takip eden bir anamuhalefetin başında Kemal Bey.

 

*

 

Yani bir “eksiklik” var Kemal Bey’de...
Adını tam koyamadığımız, anlamadığımız, anlamlandıramadığımız bir eksiklik.
En güzel şeyleri en güzel şekilde söylüyor ama söylediklerine halkı bir türlü ikna edemiyor. Halk onu dinliyor, anlıyor, hatta belki de beğeniyor ama oyunu esirgiyor.
Bu durumda sorun halkta mıdır, Kemal Bey’de midir?
“Sorun halktadır” derseniz... Aynen devam... Yüzde 25’e talim...

 

*

 

Yok, eğer “Sorun Kemal Bey’dedir” diyorsanız...
İşte o zaman yeni bir “lider” çıkmalıdır CHP içinden...
“Ne yani? CHP’nin başına da Tayyip Erdoğan gibi biri mi gelsin?” dediğinizi işitir gibiyim. Ne münasebet efendim?
“Lider” denilince... Aklınıza sadece Erdoğan mı geliyor?
Özgün, yeni, karizmatik bir lider çıkamaz mı bu partiden?

 

*

 

Haberin Devamı

Genç, enerjik, bugünün dilini kullanan, zeki, hazırcevap, ezberleri bozan, umut yaratan, yarattığı bu umudu satabilen... Örgütünü motive eden, gençleri peşinden sürükleyen, 70’leri falan söz konusu bile etmeyen, hep ileriye bakan, dost olmaktan ve düşman olmaktan asla korkmayan, tuttuğunu koparan, iddiasını hayatının bayrağı haline getiren, bağdaş kuran, risk alan, cesaretiyle göz dolduran... Anadolu kahvelerinde gündem olabilen, dağa taşa adını yazdırabilen, mavra yapan, kafa bulan, öfkesi olan, tutkusu olan, yenilince gülümseyen değil daha da hırslanan bir LİDER.

 

*

 

Bir düşünün derim abiler, ablalar.

Yazarın Tüm Yazıları