Cuma hutbesini dinlerken az kalsın alkışlayacaktım

EVE yakın mescidin arka tarafları...

Haberin Devamı

Cuma hutbesini dinliyoruz.


*


İmam çıkmış minbere, gür bir seda ile haykırıyor.
Diyor ki:
Kamuya ait mallarda bütün toplum fertlerinin eşit hakkı vardır.
Dinimiz, kul hakkının gasp edilmesini emanete ihanet olarak değerlendirmiştir.
Kamu malına hıyanet ederek maaşı dışında gelir elde eden günahkârdır.
Kamu malına ihanet eden kişi, hem dünyada hem de ahrette ağır bir vebal altına girer.


*


Eğer camide olmasaydık...
Avuçlarımı patlatırcasına alkışlayacaktım.
Camide olduğumuz için içimden “Allahü ekber” demekle iktifa ettim.


*


NOT: Araştırdım. Bu “hutbe”, sadece bizim mescitte okunmamış. Bütün camilerde okunmuş. Hutbeyi Diyanet İşleri Başkanlığı hazırlamış. Madem öyle... O zaman Diyanet’e kocaman bir alkış.

Haberin Devamı

Grip olana üç yaklaşım

BURNUMU çekiyorum, başım kazan gibi, halsizlik tavan yapmış durumda, kolumu kaldıramıyorum, gözlerim yaşarıyor, öksürdükçe göğsüm parçalanıyor, yutkundukça boğazım acıyor falan...
Durumum bu...


*


Bu durumda ne yapılır?
Şöyle bir araştırdım.
Karşıma şu üç temel yaklaşım çıktı.
Arz ediyorum:

*


BİRİNCİ YAKLAŞIM:
Soğukkanlı doktor yaklaşımı... Bu yaklaşımın temel prensibi şudur: İlaca falan gerek yok aga... Yatacaksın, dinleneceksin, vücudunu sıcak tutacaksın, bol sıvı alacaksın... İki-üç günde toparlanırsın...


*


İKİNCİ YAKLAŞIM:
Alternatif tıp yaklaşımı... Barış Manço şarkısında geçtiği türden bir tarif: Biraz zencefil, biraz kebabiye, azıcık darifülfül, azıcık da keten tohumu... Hepsinden aynı miktarda al ve karıştır... Toz haline getir... Sabah, öğle, akşam... Bir çay kaşığı ölçeğinde yut. Ertesi gün ayaktasın.

*


ÜÇÜNCÜ YAKLAŞIM:
Osman Müftüoğlu yaklaşımı... “Duact” adlı zalim virüslerin tepesine Selahattin’in kılıcı gibi inen bir ilaç... “Sambucol” adlı tadı güzel, kendi güzel bir efervesan... Sabah, akşam birer tane al... Bir de eski usul sebzeli tavuk çorbası iç... İki günde Saray’da Dulkadiroğlu askeri kılığında görev yapacak denli sağlam olursun.

Haberin Devamı

Abdülkadir Selvi’yi de ‘kripto’ ilan ettiler


GEÇEN gün Tarafsız Bölge’de...
Azıcık aykırı konuşan Abdülkadir Selvi’ye şöyle dedim:
“Yakında Paralelci ilan edilirsin. At fava bekle”.


*


Bunun üzerinden iki tam gün bile geçmeden...
Hükümet kanadının bir kanalını parsel parsel eyleyen bir ailenin bir ferdi, Abdülkadir Selvi için...
“Kripto yazar” dedi.

*


Bunlar var ya bunlar...
Pek yakında Tayyip Erdoğan’ı bile “kripto” ilan ederler ve zerre kadar utanmazlar.
Gözleri bu denli dönmüş bunların.

Nihat Ergün’ün kitabı

AK Parti’de il başkanlığı yapmış, milletvekilliği yapmış, bakanlık yapmış bir siyasetçi Nihat Ergün.
Üç dönemliklerden...
Giderayak bir kitap yazmış, “Adım Adım Siyaset” diye.


*

Haberin Devamı


Pek beğendim kitabı...
Samimi üslubunu beğendim.
Ölçülü eleştirelliğini beğendim.
Abartısız hesaplaşmasını beğendim.
Olgun ve yapıcı önerilerini beğendim.


*


Okuyunuz, çok şey bulacaksınız bu kitapta.

Ve artık Kemal’in bir hikâyesi var


TAYYİP Erdoğan’ın hikâyesini biliyoruz.
Ezberledik yani.


*


Ama Kemal Kılıçdaroğlu’nun hikâyesini pek bilmiyoruz.
Nasıl bir aileden geliyor, nasıl bir çocukluk yaşadı, gençliği nerede geçti, devlette nasıl yükseldi falan...
Bilmiyoruz bunları.
Çünkü “Kemal’in hikâyesi” anlatılmadı bize.


*


Grip nedeniyle CHP’nin dün İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlediği toplantıya katılamadım.
Ama “Anadolu’nun Kemal’i” belgeselini evde haber sitelerinden izledim.
İzledikten sonra da “Tamam” dedim, “işte büyük eksikliğin kapatılması için önemli bir adım”.


*

Haberin Devamı


Bir de şunu düşündüm:
Bu ülkenin birbirlerine çok uzakmış gibi görünen insanları, aslında nasıl da aynı yoksulluğun, aynı tür sofraların, aynı tarz ana-babanın, aynı tip kardeşlerin içinden geliyorlar!


Jet Fadıl destanı


BİR kez daha yüzlerce kişiyi tokatlayarak kaçan Jet Fadıl’ın kendi adına yazdığı destanı takdim ediyorum:


*


Yaşasaydım çekirgeler diyarında.
En fazla üç kere sıçramak düşerdi payıma.
Öyle bir diyar ki burası...
Yüzüme hiç bulaşmaz karası.
Bin kere zıpladığım halde...
Herkes diyor ki “bin birinci nerede”.
Ben yoruldum zıplamaktan.
Bıkmadı ahali yolunmaktan.
Sarık sararak vurdum son vurgunu...
Tekbir getirerek yaptım soygunu.
Şimdilik gidiyorum yaban çiçeklerim.
Pek yakında dönüp yine öperim.
Sülün Osman eski Türkiye’de kaldı.
Yeni Türkiye’nin vardır Jet Fadıl’ı.

Yazarın Tüm Yazıları