Cemaat malına çökmenin ahlaki açıdan izahı

*

Cemaat mensupları bu olayı, “başkasının malının üzerine çökme” olarak nitelendiriyorlar.
Ve haykırıyorlar:
“Sen devlet olarak nasıl olur da başkasının malının üzerine çökersin?”

*

Soru böyle sorulunca...
Ortaya büyük bir ahlaki sorun çıkıyor.

*

Peki ama “kayyumla el koyma” olayına imza atanlar, bu ahlaki sorunu nasıl izah ediyorlar?

*

“Kayyumcular”, meseleyi şöyle görüyorlar:

El koyduğumuz şirketler, herhangi bir şahsa ait şirketler değildir.
Kâğıt üzerinde öyle olsa da değildir.
O şirketler, halktan toplanan bağışlarla oluşturulmuş şirketlerdir.
Biz o şirketlere el koyarak halkın verdiği paralarla kurulmuş bu şirketleri, yine halka ait kılıyoruz.

*

Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen gün ne dedi?
Şunu dedi:
“Ben milletin hakkını, onlardan (Cemaat’ten) geri alma mücadelesi veriyorum.”

*

Kısacası “Kayyumcular”...
İşin ahlaki yönünü hem kendi kendilerine hem de taraftarlarına işte böyle izah ediyorlar.
İşin hukuki yönüne gelince... Aman canım sizde! İşin o kısmını kim sallıyor ki?

Merkel’in altın varak nefreti

CNN Türk’ten Zeynep Karamustafa’nın haberi şöyle:

Merkel, Antalya’da altın varaklı koltuk istemedi.
“Lütfen odama sıradan, sade otel tipi koltuklar koyun” dedi.

*

Sormadan edemiyorum:

Bir insan, altın varaklı koltuktan bu kadar mı nefret eder?
Bir insan, altın sarısına bu kadar mı mesafeli olur?
Bir insan, hepi topu yarım saat oturduğu altın varaklı koltuğu bu kadar mı unutmaz?

JİTEM’in yerine ‘Esedullah Timi’ mi?

CİZRE’de, Nusaybin’de, Silvan’da “Özel Tim”in duvarlara yazdığı ırkçı sloganların arasında bir slogan dikkat çekiyordu:
“ESEDULLAH TİMİ.”

*

“Esed”, Arapça “Aslan” anlamına geliyor.
“Esedullah” ise... “Allah’ın aslanı”...

*

90’larda Güneydoğu’da “JİTEM” diye bir yapı vardı.
Faili meçhul işleri falan kotarırdı.
Jandarma içinde yapılanmıştı.

*

Bugün kaygıyla sorulan sorular şunlardır:

Bu sefer polis içinde “Esedullah Timi” diye bir yapılanma mı oluştu?
Eğer oluştuysa... Kimdir bu yapılanmanın en tepesindeki isim?
Bu yeni tim, JİTEM’in yerini mi alacaktır?

Maçta ıslıklı protestonun arkasındaki beş dürtü

BİR: Futbol maçlarında ortaya çıkan bilinçsiz, idraksiz, gereksiz ve düşüncesiz öfke...

*

İKİ: Batı’nın işin ucu sadece kendine dokunduğunda bağıran bir riyakârlık içinde olması ve terörü, sadece kendisini vurduğunda mesele etmesi...

*

ÜÇ: Son zamanlarda “Bütün Batı birlik oldu, bizim hükümeti yıkmaya çalışıyor” şeklindeki bir propagandanın alıp başını gitmesi.

*

DÖRT: Ölenlerin gayrimüslim, öldürenlerin Müslüman olmalarının yol açtığı otomatik duygudaşlık.

*

BEŞ: “Biz garibanlar her gün çekiyoruz, biraz da bu kodamanlar çeksin birader” şeklindeki yaklaşım.

Tek kare fotoğrafla üç ezber bozuldu

BİRİNCİ EZBER: Çipras’ı çok aykırı ve çok solcu bilirdik.

İKİNCİ EZBER: Acun’u çok Erdoğan’cı ve çok sağcı bilirdik.

ÜÇÜNCÜ EZBER: Davutoğlu’nu hem Çipras’a hem Acun’a mesafeli bilirdik.

Türkiye milleti ile Türk milleti

LEYLA Zana, yemin ederken “Türk” yerine “Türkiyeli” deyince...
Bu ülkenin en önemli ve en kadim tartışmasını yeniden başlatmış oldu.

*

Nedir tartışma?
En basit şekilde anlatalım:

*

Mevcut durumu savunanlar diyor ki:

Türk, bir ırkın adı değildir.
Türk, bu topraklarda yaşayanların üst kimliğidir.
Nasıl “Alman” üst kimliği varsa, “Fransız” üst kimliği varsa... “Türk” üst kimliği de olmalıdır.
Bu durum başka etnik kimliklerin inkârı anlamına gelmez.

*

Buna karşılık Kürt siyasi hareketi de diyor ki:

Türk, bir ırkın adıdır.
Kürt de bir ırkın adıdır.
Bu topraklarda “Türk” dendikçe... “Kürt” dışlanmıştır.
Üst kimliğe bir isim verilecekse... Bu “Türk” olmamalıdır.
Üst kimliğe mesela “Türkiyeli” ismi verilebilir.

*

Sizce hangisi haklı?
Empati yaparak ve etnik kimliklerinizden sıyrılarak bana cevap yazar mısınız lütfen?