'Büyük oyun' ilk kez nasıl bozuldu?

BU zamana kadar aşağı yukarı hep şöyle oluyordu:

Haberin Devamı

*


Muktedir, herkesin nefret ettiği birini resmen bitiriyordu.
Kimseden gık çıkmıyordu.
Sadece mağdur bağırıyordu.
Ötesi ise şöyle bir şeydi:
Önemli bir rakibin ekarte edilişinden duyulan gizli bir sevinç, sinik bir el ovuşturma falan.
Hatta “beter olsun” çığlıkları.


*


Muktedir, memleketin en büyük medya gruplarından birini TMSF eliyle kamulaştırıyordu.
Kimin sesi çıkıyordu?
Sadece mağdur edilenin...
Ötesi ise şöyle bir şeydi:
Sessizlik, kayıtsızlık, nemelazımcılık...
Hatta içten içe bir memnuniyet.


*


Muktedir, sessizliğin sesinin verdiği cesaretle bu kez vergi memurlarını gönderiyordu bir başka medya grubunun kapısına...
Ve sonra da tarihin en zalim ve en haksız vergi cezasıyla indiriyordu tokmağını.
Ses? Seda? Tavır? Tutum?
Yok. Yok. Yok.


*


Yine ses çıkmadığını gören muktedir, “ben niye başka bir medya grubunu daha kamulaştırmayayım ki?” diyor ve bu kez yine TMSF eliyle başka bir medya grubunun kapısına dayanıyordu.
Ses çıkıyor muydu?
Tabii ki hayır...
Yine sessizlik, yine kayıtsızlık, yine nemelazımcılık...
Hatta yine içten içe bir memnuniyet.


*

Haberin Devamı


Muktedir, işbirliği yaptığı gücü de yanına alarak...
Generalleri, yazarları, akademisyenleri içeri atıyordu.
Ateş sadece düştüğü yeri yakıyordu.
Analar, babalar, kardeşler, oğullar, kızlar...
Sadece onlar haykırıyordu.
Gerisi?
Ya sessiz kalıyor ya da “yaşasın askeri vesayet geriletiliyor” diye el çırpıp, “Generallere de dokunuluyor yahu, ne güzel” diye göbek atıyorlardı.


*


Muktedir bu!
Hiç durur mu?
Yine ittifak yaptığı güçle birlikte bu kez yazılmamış kitabı bombaya benzetiyor, yazılmamış kitabın yazarını içeri tıkıyordu.
Sadece yazılmamış kitabın yazarını mı? Yazılmış kitabın yazarı da nasibine düşeni alıyordu.
Peki bu durumda ne oluyordu?
Ne olacak? Sadece iki gazetecinin arkadaşlarının cılız ve mecalsiz sesleri yükseliyordu, o kadar.
Gerisi muktedir yalakalığına vuruyordu işi.


*


Herhangi bir mukavemetle karşılaşmamanın pervasızlığını yaşayan muktedir, yine işbirliği yaptığı gücü de yanına alarak...
Bu kez “KCK operasyonları” adı altında seçilmiş belediye başkanlarına plastik kelepçe takıyor, binlerce seçilmişe operasyon çekiyordu.
Ses çıkıyor muydu?
Evet, ama sadece mağdurun sesi!
Ötesi?
Derin bir sessizlik.


*

Haberin Devamı


Sonra?
Muktedir ile ittifak yaptığı güç, amansız bir savaşa girişiyordu.
Yolsuzluk operasyonları, tapeler, sıfırlamalar falan...
Ve bir anda toparlanan muktedir, bu kez bunca yıl ittifak yaptığı gücün üzerine pek de hak hukuk tanımayan bir şekilde gitmeye başlıyordu.
Terörist ilan etmeler, okul basmalar, şeytanlaştırmalar falan...
Ne oluyordu?
Ne olacak?
“Oh olsun” deniyordu. “İyi oluyor” deniyordu. “Az mı çektirdiler” deniyordu. “Bunların hakkından ancak muktedir gelir” deniyordu.


*


Bu bir oyundu.
Kazananın hep MUKTEDİR olduğu bir oyun.
General kaybediyor, seçilmiş Kürt yönetici kaybediyor, medya patronu kaybediyor, gazeteci kaybediyor, ulusalcı kaybediyor, liberal kaybediyor, solcu kaybediyor, Cemaat kaybediyor.
Ama kazanan hep MUKTEDİR oluyor.


*

Haberin Devamı


Ama durun bir dakika!
Koza-İpek Grubu’na kayyum atanması olayında...
İlk kez ama ilk kez çok güzel bir şey oldu.
İlk kez bu oyun, biraz bozulur gibi oldu:
-İlk kez toplumun tüm kesimleri, “çekirdeklerimizi hazırladık izliyoruz” demedi.
-İlk kez zalime de, mazluma da kimlik sormaktan vazgeçildi.
-İlk kez mağdur edilenin geçmiş günah defterleri karıştırılmadı.
-İlk kez geçmişte bu grubun elinden çok çekmiş insanlar bile “sizin yanındayız” demeyi başardı.


*


Yani demem o ki...
-Bugün biraz şaşkınsa MUKTEDİR... İşte bundandır...
-Beklediğini bulamamış olmanın kaygısıyla, “yahu bunlar size zulmetmişti, sizin oh olsun demeniz gerekirdi” falan diye mırıldanıyorsa MUKTEDİR... İşte yine bundandır.
-“Yahu siz eskiden bu tür durumlarda çekirdek çitleyip seyirci kalırdınız, ne oldu size böyle” diye esef ediyorsa MUKTEDİR...
İşte yine bundandır.


*

Haberin Devamı


Haydi arkadaşlar!
Bundan sonra hep böyle yapalım!
Ve her kim mağdur ediliyorsa...
Gelmişine geçmişine bakmadan onun yanında duralım!
Ve muktedirin “BÜYÜK OYUNU”nu hep bozalım!

 

BUGÜN SANDIK GÜNÜ

 

-SANDIĞA git. Mutlaka git.


*


-Hatta sandığa gitmekle kalma... Yanına mutlaka sandığa gitmek istemeyen en az bir arkadaşını al.


*


-Sandığa gitmekle ve yanına gitmek istemeyen en az bir arkadaşını almakla kalma... Tatildeki en az bir arkadaşını da sandığa gitmeye ikna et.

 


KİŞİSEL BİR SEÇİM MUHASEBESİ

 

 

-HAYATIMDA hiçbir zaman seçimden önce “şu parti kazanacak, şu parti yerin dibine batacak” diye iddialı sallamalarda bulunmadım.


*


-En güvendiğim araştırma kuruluşlarının araştırmalarına bile her zaman “mesafeli” durdum.


*

Haberin Devamı


-Hiçbir zaman herhangi bir seçimde “işte tam istediğim sonuç bu” diyerek yaklaşmadım.


*


-Sandıktan çıkan hiçbir sonuçtan kendime ne zafer, ne de hezimet çıkardım.


*


-Hiçbir zaman herhangi bir partinin karşısında yer alan partileri “bizim blok” olarak görmedim, aralarındaki farkı hiçbir zaman aklımdan çıkarmadım.


*


-Politikalarının oluşumunda en küçük bir katkım bile olmayan siyasi partilerin herhangi birisini kendime ne tam yakın buldum, ne de tam uzak.


*


-Her partiyi eleştirdim. İktidarı da, muhalefeti de... Ama en çok da iktidarı... Çünkü işbaşında olan her zaman daha fazla eleştirilir.


*


- “Milli irade”yi ne küçümsedim, ne de her şeyin ama her şeyin tek ve biricik ölçüsü kabul ettim.


*


-Bazen seçim sonuçlarına yönelik olarak sırf spor olsun diye iddiaya girdim... İddialarımdan hep zaferle çıkmasını başardım.


*


-Seçim sonuçlarına dair çok iddialı laflar edenlere her zaman kıl oldum. Bazen “dur, şunun şu açıklamasını kesip saklayayım, seçimden sonra yüzüne vururum” dedim ama yapmaya hep üşendim.


*


-Bana “seçimden nasıl bir sonuç çıkmasını istiyorsun” diye soruyorlar, bir partinin adını vermemi bekleyerek... Bense bu soruya her zaman “seçimden mutluluk çıksın, huzur çıksın, özgürlük çıksın, demokrasi çıksın, sükûnet çıksın” diye cevap veriyorum.

Yazarın Tüm Yazıları