Rektörlerimiz hayırlı olsun

EGE ve Dokuz Eylül üniversitelerine yaklaşık 2 hafta önce yeni rektörler atandı.

Haberin Devamı

Öncelikle hayırlısı olsun.

İnanıyorum ki...
Hem Prof. Dr. Cüneyt Hoşcoşkun, hem de Prof. Dr. Adnan Kasman hocalarımız aldıkları bayrağı çok daha yukarılara taşıyacaklar.
Kendilerinden önceki rektörler gibi üniversitelerine çağ atlatıp, dünyanın sayılı ‘marka’ eğitim kurumları arasında yer alması için çalışacaklar.
Her iki rektörümüzü de bir kez daha kutluyorum.
Benim tek takıldığım nokta ülkemizdeki rektörlerin atanma şekli.
Malum, Ege’deki seçimlerde Cüneyt hoca 232 oyla sandıktan 4’üncü çıktı.
Adnan Hoca da DEÜ’de 240 oyla üçüncü oldu.
Mevcut uygulamaya göre üniversiteler seçimde en çok oy alan 6 isim YÖK’e bildiriliyor.
YÖK ise bunlar arasından belirlediği 3’ünü Cumhurbaşkanı’nın onayına sunuyor.
Cumhurbaşkanı da YÖK’ün saptadığı bu 3 adaydan birini rektör olarak atıyor.
YÖK’ün her iki üniversitede de Cumhurbaşkanı’na hangi 3’er ismi önerdiğini bilmiyorum.
Ancak yapılan atamalara bakınca anlaşılıyor ki, en azından Ege’de sandıktan ilk 3’te çıkan adaylardan biri Cumhurbaşkanı’na iletilmemiş, yerine daha az oy alan isimlerden biri tercih edilmiş.

Haberin Devamı

Rektörlerimiz hayırlı olsun

Sayın cumhurbaşkanı da tıpkı kendisinden önceki mevkidaşlarının yaptığı gibi bu isimlerden birini rektör olarak görevlendirdi.
Dediğim gibi bu yeni bir şey değil, yıllardır uygulanan yöntem.
Geçen hafta AK Parti Grubu, Meclis’e rektör seçimleriyle ilgili bir yasa teklifi sundu ama son dakikada geri çekti.
Eğer önerge görüşülse ve kabul edilse üniversitelerde bir daha rektörlük seçimi yapılmayacaktı.
Önergede şu ifade yer alıyordu:
“Devlet üniversitelerinde rektör, Yükseköğretim Kurulu’nca önerilecek, profesör olarak en az 3 yıl görev yapmış 3 aday arasından cumhurbaşkanınca atanır.”
Rektörlük seçimlerinin üniversiteleri yıprattığı bir gerçek.
Oysa, dünyanın en eski üniversite geleneğine sahip İngiltere’deki Cambridge’te rektöre üniversite parlamentosu adı verilen The Regent House karar veriyor.

Rektörlerimiz hayırlı olsun

İskoçya’daki Glasgow Üniversitesi’nde öğrenciler tarafından seçiliyor.
Fransa’da öğretim üyeleri, öğrenci, idari personel temsilcilerinin oluşturduğu konseyde seçiliyor ve Milli Eğitim Bakanı’nca atanıyor.
Almanya’da akademisyenlerce (bazılarında akademik olmayan personel ve öğrenciler de yer alıyor) belirleniyor.
Avusturya’da seçiciler konseyi karar veriyor.
İsviçre’de uzun bir eleme sonucu öğrenciler, asistanlar, çalışanlar ve öğretim üyeleri temsilcilerinden oluşan 3’er kişilik konsey saptıyor. (Ve rektörün illa da aynı üniversiteden olması gerekmiyor.)
Kanada’da değişik kesimlerden oluşan seçici bir jüri son sözü söylüyor.
Bu listeyi uzatmak mümkün.
Şu bir gerçek ki, üniversiteler bulundukları kentin ekonomik, sosyal, kültürel vb. hayatını doğrudan etkiliyor.
Biz cumhurbaşkanından başbakana, belediye başkanlarından muhtarlara, kulüp başkanlarından oda başkanlarına, hatta sınıf mümessillerine herkesi sandıktan en çok oyu kim alırsa ona göre seçiyoruz.
Ama iş rektörlere gelince yöntem değişiyor.
Akademisyenlerin iradesi ne yazık ki bazen kabul görüyor, bazen de görmüyor.
16 Temmuz sabahı Türkiye yeni bir Türkiye’ye uyandı.
Eminim ki, bu konuda da gereken adımlar atılacaktır.
Zaten cumhurbaşkanı da başbakan olduğu 3 Ağustos 2013 Cumartesi günü İstanbul Küçükçekmece Belediyesi’nin “Arenamega” adlı gösteri ve sanat merkezinin açılışında yaptığı konuşmada, “Millet sandıkta neyi, kimi işaret ediyorsa, herkes buna boyun eğmek, bunu kabullenmek, bunun gereğini yapmak zorundadır” dememiş miydi?

 

Haberin Devamı

BUNU ÇOK BEĞENDİM

26’sına da teşekkürler

Rektörlerimiz hayırlı olsun

AHMET Kenan Tanrıkulu (MHP), Ahmet Tuncay Özkan (CHP), Ali Yiğit (CHP), Atila Sertel (CHP), Aytun Çıray (CHP), Binali Yıldırım (AK Parti), Ertuğrul Kürkçü (HDP), Fatma Seniha Nükhet Hotar (AK Parti), Hamza Dağ (AK Parti), Hüseyin Kocabıyık (AK Parti), İbrahim Mustafa Turhan (AK Parti), Kamil Okyay Sındır (CHP), Kemal Kılıçdaroğlu (CHP), Kerem Ali Sürekli (AK Parti), Mahmut Atilla Kaya (AK Parti), Murat Bakan (CHP), Musa Çam (CHP), Mustafa Ali Balbay (CHP), Müslüm Doğan (HDP), Necip Kalkan (AK Parti), Oktay Vural (MHP), Özcan Purçu (CHP), Selin Sayek Böke (CHP), Tacettin Bayır (CHP), Zekeriya Temizel (CHP), Zeynep Altıok (CHP)...
-Alfabetik olarak- İzmir’i TBMM’de temsil eden 26 vekil...
CHP’li Bakan, darbe girişiminin ardından kapatılan İzmir’deki iki vakıf üniversitesinin devlet üniversitesi olarak eğitime devam etmesi için kanun teklifi verdi.
Başbakan Yıldırım’ın talimatıyla teklif torba yasaya girdi.
İzmir’in 26 milletvekili de firesiz destekledi ve...
Gediz ‘Bakırçay Üniversitesi’, İzmir ise ‘İzmir Demokrasi Üniversitesi’ oldu.
Sonuçta hem İzmir, hem de Türkiye kazandı.
Dilerim, Meclis’te esen bu İzmir birliği kalıcı olur.
Bu sinerji, pozitif rüzgar, kenetlenme, birlik, beraberlik ve uzlaşı hep sürer.
Zira, bu siyasi atmosferi koruduğumuzda ne İzmir’in çözülmedik sorunu, ne de İzmirlinin sarılmadık yarası kalır.
Emeği geçenlere İzmir adına bir kez daha teşekkürler.
Hayırlı uğurlu olsun.

 

DEMEM O Kİ

Haberin Devamı

Carettaları rehabilite
edeceğimize insanları
eğitsek nasıl olur?

Rektörlerimiz hayırlı olsun

BİZ Türkleri anlamak gerçekten zor.
Daha önceki bir yazımda da dediğim gibi...
Bir kesimimiz hayvanları ne kadar seviyorsa, bir kesimimiz de o kadar nefret ediyor.
Ancak bir özelliğimiz var ki, tam araştırmalık!
Ve bu durum her iki kesim için de üç aşağı beş yukarı aynı.
Duygusal bir toplumuz ve aç bir hayvan gördüğümüzde dayanamıyoruz.
-İstisnalar hariç- İmkanlar ölçüsünde karınlarını doyuruyor, susuzluklarını gideriyoruz.
Bazen ipin ucunu kaçırıyor, onlara şeker, çikolata, kuru yemiş gibi yanlış şeyler de veriyoruz.
Ve ne yazık ki bunu sadece kedi ve köpekler için yapmıyoruz.
Tüm uyarılara rağmen, soyu tükenme tehlikesindeki deniz kaplumbağaları caretta carettaları da aynı şekilde besliyoruz.
Sonuç:
Doğal ortamda yaşayan ve vahşi olarak nitelendireceğimiz bu hayvanlar insanların elle beslemesi sonucu sürekli beklenti içine giriyor.
Karnı acıkan caretta carettalar insanlara yaklaşıp da umduklarını bulamayınca bu kez saldırıyor.
Son olay Bodrum Orak Adası’nda yaşandı.
3 günde meydana gelen 9 ayrı caretta caretta saldırısında 2’si çocuk 5 kişi hastanelik oldu.
Deniz Kaplumbağaları Araştırma Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi, saldırgan deniz kaplumbağalarını toplayıp rehabilite edecek.
Carettaları bir süreliğine de olsa yuvalarından edeceğimize, insanları eğitsek nasıl olur?

 

Haberin Devamı

BİRAZ GEÇ OLDU AMA

Neymiş, demek ki
mecbur değilmişiz

“YAZ geldi ya, sokak düğünleri de başladı. Hastanız mı var, yaşlınız mı var, yeni doğmuş bebeğiniz mi var, yarın sınava girecek çocuğunuz mu var, sabah erkenden kalkacak uçağınız mı var, yorgun argın mısınız? Kimin umurunda!” dedim.

“Mecbur muyuz?” diye de sordum.
Haklı bulan olduğu gibi eleştiriler de geldi.
Yetkilileri ve ilgilileri ise birçok konuda olduğu gibi yine sessiz kalmayı tercih etti.
Ağustosun sonu geldi, ‘yaz bitti bitiyor’ derken...
Denizli Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, sokak düğünlerinde (nişan ve sünnet eğlencesi de dahil) oluşan kirliliğe karşı çalışma başlattığını duyurdu.
Bu kapsamda denetim yapılacak, 85 desibelin üzerindeki müzik durdurulacak.
105 ile 11 bin 228 TL arasında da para cezası kesilecek.
Biraz geç oldu ama örnek teşkil etmesi açısından takdire değer.
Darısı diğer illerin çevre ve şehircilik müdürlüklerine...

 

BİR SORU

Haberin Devamı

Sahi, İzmir’in nesine doyamazsın?

Rektörlerimiz hayırlı olsun

SON tahlilde anladım ki:
Okunmuyorum...
Okunsam da kaale alınmıyorum.
Olsun, ben yine de yazmaya devam edeceğim.
İzmir; bırakın Türkiye’yi, belki de dünyanın en güzel kentlerinden biri...
Ama pis ve bakımsız.
Şimdi, benim de sloganını çok beğendiğim ve desteklediğim bir kampanya var:
“İzmir’e doyamazsın!”
İyi de, onca insanı cazip mesajlar ve görüntülerle davet edip sonra toza toprağa, çöpe mi doyuracağız?
İşte orasını çok anlamadım!

Yazarın Tüm Yazıları