Yeni country albümü “Cowboy Carter” ile listeleri altüst eden Beyoncé, bir şarkısında ünlü kot markası Levi’s’ın ismini bu şekilde kullandı.
İddialı bir cümle, öyle değil mi?
Bir marka için, Levi’s bile olsa, başına talih konması gibi bir şey.
Tepkisiz ve teşekkürsüz kalınmaz.
Öyle de oldu. Albümün yayınlanmasının ardından Levi’s, şarkının başlığına uyması için fazladan bir “i” ekleyerek Instagram’daki adını “Levii’s” diye değiştirdi.
Marka ayrıca profil resmindeki logoyu değiştirdi ve biyografisini Beyoncé’nin sadık hayran kitlesi Beyhive’a ince bir selam niteliğinde yabanarısı emojisi kullandı.
Beyonce, bir markanın adını şarkı sözlerinde ilk kez anmıyor.
Şarkıcı, “Renaissance” albümündeki “Summer Renaissance”da Hermès’in Birkin modeli çantalarını da kullanmış, ayrıca Versace, Prada, Balenciaga ve Givenchy gibi favori markalarından bazılarını da anmıştı.
Cevaplar efsane ve sanırım çoğu da doğru.
Listeyi paylaşayım bir de siz göz atın, bakalım ne diyeceksiniz.
İşte o liste...
◊ Yırtık pantolon.
◊ Samanlı, kirli köy yumurtası.
◊ Bahçeli ev.
◊ Sakal.
Birkaç gün için o kadar yol gidilir mi demeyin.
Benim gibi bol kedili ve çok sıkılgan birine o kadarı fazla bile geliyor.
Tadımlık alıyorum, evime dönüyorum.
Yine öyle yaptım ve şimdi size giderken yaşadığım bir olayı anlatacağım. Oralara bildiğiniz gibi büyük uçaklar uçuyor.
Uçağa biniş sırasında ise engelli, yaşlı, business, elit, elit plus ve çocuklu yolculara öncelik veriliyor.
İstanbul-Toronto uçağına binerken sırada tam arkamda bir kedi sesi duydum.
Ailemin ısrarlarıyla benim yolum Boğaziçi oldu.
Kendimin değil, onların seçimini tercih ettim.
Evet Boğaziçi mezunu olmak, o şahane kampüs ortamını yaşamak ayrıcalıktı, güzel oldu.
Neyse ki Boğaziçi’nde de müzikten kopmadım, kendi grubumu kurdum, Mavi Topluluk korosunda şarkı söyledim.
Su yolunu buldu ve müzik yıllar sonra hayatıma profesyonel olarak da girdi.
Herkes hayallerine er ya da geç kavuşma konusunda benim kadar şanslı olmayabilir.
Bu nedenle anne-babalara ve öğretmenlere tavsiyem; çocukları hiçbir şeye zorlamamaları.
Veggie burger yapın, yeriz
Yatak yumuşacıktı, çarşaflar kadife gibi, hiçbir kanatlının acısı sinmemişti üzerlerine.El sabunlarında deney hayvanlarının gözyaşları yoktu.
Sertifikalı vegan oda deneyimim çok yeni.
Derneğimiz HAÇİKO’nun Yönetim Kurulu Üyesi Semih Hazar’ın “sana bir sürprizim var” notuyla paylaştığı daveti üzerine geçtiğimiz günlerde Karaköy’deki The Maestro Hotel’in açılışına gittim.
Galataport’un komşusu olan bu yepyeni butik otel Türkiye’de bir ilki gerçekleştirmiş ve vegan oda konseptini getirmiş.
Hatta uluslararası online rezervasyon sistemlerinde böyle bir oda tipi bulunmadığından, yurtdışındaki yetkililer ilk kez ülkemizde böyle bir konsept gördüklerini iletip tebrik etmişler.
Yani Türkiye’den bir otel uluslararası bir başarı ve gözleri buraya çevirecek bir örneğe imza atmış oldu.
Peki vegan oda ne demek?
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen, bu yıl 16 ildeki 600 mekânda 40 bin sanatçıyı halkımızla buluşturacak olan Türkiye Kültür Yolu Festivali, bu hızla giderse daha da büyüyerek, 2028’de hedefindeki 35 şehirle Guinness Rekorlar Kitabı’na başvurabilir.
Canla başla, gece gündüz demeden bu festival için çalışan ekibin dinamizmi, heyecanı, tecrübesi, bilgisi, birikimi ve azmi buna çok uygun.
ADANA İLE BAŞLIYORUZ
Pek çok sanat dalını aynı potada eriten festival bu yıl 13 Nisan’da Adana’da Portakal Çiçeği Karnavalı ile başlıyor.
Sonra sırasıyla 25 Mayıs-2 Haziran arası Şanlıurfa, 1-9 Haziran arası Bursa, 8-16 Haziran arası Samsun, 22-30 Haziran arası Trabzon, 29 Haziran-7 Temmuz arası Van, 3-11 Ağustos arası Nevşehir, 17-25 Ağustos arası Erzurum ve 31 Ağustos-8 Eylül arası Çanakkale ile devam ediyor.
14-22 Eylül tarihleri arasında ise Gaziantep Uluslararası Gastronomi Festivali’ni yani Gastroantep’i de çatısı altına almış olan Türkiye Kültür Yolu Festivali Gaziantep var.
21 Eylül’de Ankara ve Konya Mistik Müzik Festivali eş zamanlı olarak sürüyor.
28 Eylül-6 Ekim tarihleri arasında İstanbul, 12-20 Ekim tarihleri arasında Diyarbakır ve 26 Ekim-3 Kasım tarihleri arasında İzmir ile devam edip 2-10 Kasım tarihleri arasında Antalya’da sonlanıyor.
Cafe Theatre’da oyunlarını izlemeye gelenlerin telefonlarına harcadıkları mesaiyi görüp delirmiş olacak ki, şahane, örnek alınası bir karar almış.
Çok da güzel anlatmış kararını.
Alkışlayarak paylaşıyorum.
“Oyunlarımıza cep telefonlarınız ile oynamak, sosyal medyanıza girip beğeni yapmak içi gelip para harcamanıza gerek yok, onu evinizde TV izleyerek yapabilirsiniz.
Bu mekânda bugünden itibaren kimsenin oyunumuzun ve seyircilerimizin konsantrasyonunun bozmasına izin verilmeyecek, bu durumu yaşatanların bilet paraları iade edilecek ve mekânımızından çıkartılacaktır.”
Kızdığı için değilmiş
Leonardo DiCaprio, “Killers of the Flower Moon” filmindeki rolüyle aday gösterilmediği Oscar törenini protesto etmiş ve geceye katılmamıştı.
“Eğer ölmüş olsaydım çok daha değerli olurdum, uzun yaşamın özellikle kadın sanatçılar için dezavantaj olduğunu anladım.”
66 yaşındaki Sharon Stone artık oyunculuk yapmıyor.
Yapamıyor daha doğrusu.
Gelen roller onu tatmin etmiyor, istediği rolleri de o alamıyor. Bunun yerine resim yapmaya başlamış.
Covid zamanı bir arkadaşının hediye ettiği resim yapmayı öğreten kitapla işe başlayan Stone, şimdilerde günde 17 saat resim yapmakla uğraşıyor.
Hatta Berlin’de bir sanat galerisinde tek başına açtığı bir sergisi bile var.
Gelecek ay da San Francisco’da bir sergi açacak.
Resim yapma merakı Hollywood’da hayli moda oldu aslında.