Altan Öymen

Propaganda eşitsizliğini giderme zorunluluğu...

5 Ağustos 2014
-

Bu seçim kampanyası, büyük bir eşitsizlik manzarasıyla başladı. Öyle devam ediyor.

Cumhurbaşkanlığı adaylığını -aday olduğunu ilan etmeden çok önce- fiilen başlatan Başbakan Erdoğan, o eşitsizliğin sonucu olarak eline geçirdiği tüm propaganda imkânlarını kullanmaya, daha o zamandan başlamıştı. Dış gezileri dahil, çok kapsamlı bir seçim kampanyasını, aylardan beri yürütüyordu. İç gezilerinde TOKİ gibi devlet kurumları ile valiliklerin katkılarını sonuna kadar kullanıyordu. Mitinglerine katılan vatandaşların meydanlara taşınmasından, miting kürsülerine kurulan platformların süslenmesine kadar birçok etkinliği onların sayesinde gerçekleştiriyordu.

Cumhurbaşkanı adaylığıyla ‘devlet teşkilatı’ birimlerinin bu ‘işbirliği’nin resmi gerekçesi, Erdoğan’ın ‘başbakan’ sıfatıyla yaptığı konuşmalarda, ‘hükümetin icraatını tanıtmak’ta olmasıydı. O arada yapılan ‘açılış’ törenleri bu gerekçenin ‘kanıtı’ sayılıyordu. Bu yoruma, Başbakan’ın her konuşmasını aynen ve kelime kelime yayınlamayı kural haline getirmiş olan televizyonlar da katılıyordu.

Gerçi Erdoğan’ın o törenlerde yaptığı konuşmaların bir kısmı, hükümet icraatını tanıtıcı cümlelerden çok, muhalefet ve basın başta olmak üzere, AKP yandaşı olmayan herkese yönelik hakaret sözleriyle doluydu. Ama Başbakan o arada ‘iliniz için şu kadar trilyon harcadık’ gibi -‘icraatı tanıtmak’ diye- yorumlanabilecek cümleler de kullandığı için, o gerekçe, gerek RTÜK, gerekse Yüksek Seçim Kurulu tarafından da ‘kitabına uygun’muş gibi görülebiliyordu.

***

Adayların ilan edilmesinden ve resmi seçim sürecinin başlamasından sonra, bu eşitsizlik manzaraları daha da arttı. Oysa seçim mevzuatı o süreçte seçim propagandasındaki ‘imkân eşitliği’ ilkesinin daha da dikkatle uygulanmasını öngörüyordu. Belediyelerin reklamlar için ayrılan yerlerinin adaylara dağıtılmasından, radyo ve televizyon yayınlarında her adaya zaman ayrılmasına kadar tüm eşitlik esaslarına uyulmasını istiyordu. Özellikle de, başta TRT olmak üzere televizyonların adaylar arasındaki denge kurallarına uymasını şart koşuyordu.

Bugün artık Cumhurbaşkanı seçiminin birinci turuna 8 gün kaldı. Ama bu eşitsizlik manzaraları giderek daha da çarpıcı hale geldi.

Belediye başkanlarının AKP’li olduğu yerleşim birimlerinde, reklam yerlerinin adaylar arasında dengeli dağıtılması bir yana... Reklam yeri olsun olmasın her yerde,

Yazının Devamını Oku

Erdoğan'ın 'üslub-ı beyan'ının son örnekleri

25 Temmuz 2014
Başbakan'ın, bu cumhurbaşkanlığı seçimi arifesindeki konuşmalarında, devletin 'demokratik hukuk devleti' olma niteliğiyle bağdaşmayan sözleri giderek artıyor. Aynı zamanda cumhurbaşkanı adayı olan Başbakan'ın rakiplerine yönelttiği sözlerdeki hiddet ve şiddet unsuru da artıyor.

Başbakan (ve Cumhurbaşkanı adayı) Erdoğan’ın 20 küsur televizyon tarafından canlı olarak yayınlanan konuşmalarındaki üslubu malûm.

Bir soru soruyor. Cevabını kendi veriyor. Ve o cevabın artık aksinin iddia edilmesi mümkün olmayan bir ‘gerçek’ gibi herkesçe kabul edilmesini istiyor.

Son konuşmaları gene bu ‘soru-cevap’ tekerlemelerinin örnekleriyle dolu:

• Gezi olaylarını niçin çıkardılar?..

• İsrail’e nöbetçi olmayı reddeden bu hükümeti devirmek için çıkardılar.

*

• 17-25 Aralık operasyonunu niye yaptılar?..

• Gazze için sesini yükselten hükümeti susturmak için yaptılar.

Yazının Devamını Oku