Yine mezhep

DÜNYADA bu çağda mezhep savaşlarının hâlâ görüldüğü tek coğrafya, Müslüman ülkelerdir.

Haberin Devamı

Son olarak Yemen’de Şiiliğin Sünniliğe en yakın kolu olan Zeydiye mezhebi mensupları ile Selefi Suudi Arabistan tarafından desteklenen Sünni iktidar çarpışıyor.
Yemen’de Zeydi mezhebine bağlı Husi kabilesine dayanan “Ensarullah Hareketi”, tabii İran desteğiyle, başkent Sanaa’yı ve ardından stratejik liman kenti Aden’i ele geçirdi. Yılda 20 bin gemi ve tankerin geçtiği Babüm Mendep Boğazı’nın İran nüfuzuna girmesinin, Sünni Arap rejimlerinde ve Batı’da nasıl bir alarm yarattığını söylemeye gerek bile yok.
Onun için Suudi Arabistan, “Körfez İşbirliği Ülkeleri”nden aldığı karara dayanarak 100 savaş uçağı 150 bin askerle müdahale etti.
İran ve Suudi Arabistan mezhep faktörünü kullanarak bölgesel nüfuz çatışması içindeler.



İSLAM’IN BUGÜNKÜ SORUNLARI

Haberin Devamı


Temel sorun, İslam dünyasının 21. yüzyılda ortaçağı yaşıyor olması... Sünni dünyasına baktığımızda Taliban, IŞİD, El Kaide, El Nusra gibi örgütler görülüyor. Sünni doktrinde öbür mezheplerin “sapık” görülmesi ve tarihsel nitelikli birtakım fıkıh kurallarının ilahi emir gibi algılanması, mesela Hıristiyanlara zimmi muamelesi yapılması, kadının düşük statüde tutulması gibi ağır sorunlar en çok bu coğrafyada...
Diğer yandan Şii mezhebinde de Sünnilik “Yezitlik” gibi görülmekte, Sünni kitlelere dayanan iktidarlar “gâsıp” sayılmaktadır. Hizbullah gibi örgütlerle son örneğini Yemen’de gördüğümüz Şii isyanları, bu kesimin de Sünni dünyadaki benzerleri gibi bağnazlaşma ve militanlaşma sürecinde olduğunu göstermektedir. İran’da “otoriter demokrasi” var, baskıcı niteliği ve ağırlaşan kadın sorunları bilinmektedir.
Genelde İslam dünyasının geçmiş asırlardan devraldığı fıkıh mirasını ve mezhepçi doktrinleri gözden geçirmek, yenileşmek zorunda olduğu açıktır.



‘YUMUŞAK GÜÇ’


Bu da ancak modern bilimlerin özümsenmesiyle, modernitenin ortaya çıkardığı eşitlik ve özgürlük kavramlarının benimsenmesiyle mümkün olur. İnançları ne olursa olsun insanlar devlet karşısında eşit değilse, bu çağda “barış içinde birlikte yaşamak” mümkün olur mu?
Bunun evrensel ifadesi “demokratik, laik hukuk devleti”dir. Laikliğin de hukuk düzeninin de demokratik olması...
Mezhep rejimlerinin nasıl kanlı çatışmalara yol açtığını görmek için tarihe gitmeye gerek yok, bugünkü Ortadoğu coğrafyası gözler önündedir.
Bu derin, köklü ve kanlı tabloda Türkiye’nin stratejik gücü, “demokratik laik hukuk devleti” olmasıdır. Türkiye bu kavramları liberal demokrasilerdeki kalitesiyle gerçekleştirdiğinde, Ortadoğu’da milyonlar için ümit ışığı olur, dünyada da “yumuşak güç” olarak etkisi artar.

Haberin Devamı



DİPLOMASİ DİLİ


Türkiye Yemen meselesinde ABD’nin yaptığı gibi Suudilerin askeri müdahalesini destekliyor. Bu tavrı doğrudur. Benim gerekçem Türkiye’nin Batılı demokrasilerle koordineli hareket etmesi gereğidir. Türkiye’nin Sünni blokta yer aldığı görüntüsünü gidermek için, iktidarın dili mutlaka liberal demokratik değerlerin dili olmalıdır.
Beş yıl önce Arap Baharı başladığında umutlar farklıydı. Fakat ortaya tam tersine kanlı bir tablo çıktı. Hükümet Arap Baharı’nın başlangıcındaki beklentilerine göre oluşturduğu politikalara yapışıp kalmamalıdır. Realist bir yaklaşımla dış politikasını gözden geçirmelidir. Diplomaside öfkeli miting dilini terk etmeli, üzerindeki “otoriterleşme” gölgesini atmalıdır.
Ortadoğu, Türkiye’nin bölgesel çatışmalarda taraf olmadan ve demokrasisinin kalitesiyle güç kazanacağı sorunlu bir coğrafyadır.

Haberin Devamı

NOT: Okurlarımın dikkatine,
“1914-1915” belgeseli bu akşam saat 21.00’de CNN Türk’te.

Yazarın Tüm Yazıları